Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

30 Ağustos 2012 Perşembe

Fenerbahçe : 1 - Spartak Moskova : 1 (Şampiyonlar Ligi Play Off turu rövanş maçı) BU KADAR GOL KAÇARSA, ŞAMPİYONLAR LİGİ DE KAÇAR !!



Geçen hafta Moskova'da oynanan maçın rövanşında Fenerbahçe, Spartak Moskova karşısına umutla çıkma düşüncesindeydi maç başında..

Yine geçen haftadan bu yana devam eden ve Başkan Aziz Yıldırım'ın müdahale etme mecburiyetinde kaldığı Alex-Aykut Kocaman "polemikleri" arasında maça hazırlanan Fenerbahçe, belki de taraftarlarının en çok korktuğu "rakipten kendi sahasında gol yemek ve avantajı kaybetmek" riskini de henüz maçın başında sahneye koydu maalesef ki.

Hasan Ali Kaldırım'ın sezon başından beri oynadığı hemen her maçta yaptığı "arkaya adam kaçırma" hastalığı, bu maçta çok çok erken nüksetti.

Kademesine, "sağaçık Mehmet Topuz'un" girmeye çalıştığı Hasan Ali Kaldırım, gelişen ani kontratakta Moskova'nın en etkili isimlerinden Arı'yı kaleci Mert Günok ile karşı karşıya bırakırken, o pozisyonda en az Hasan Ali Kaldırım kadar, kalesini erken terkeden Mert Günok'un da hatalı olduğunu belirtelim.

Takım savunmasının da son maçlarda bu kadar açık vermesinin iyiye işaret olmadığını da belirtelim ve özellikle bu noktada Egemen'in sezona beklenenden uzak başladığını ifade edelim.

Maç öncesi basın toplantısında Alex De Souza için "kafamdaki kadroda yok" diyen Aykut Kocaman, ilerleyen dakikalarda bu sözünün altında fazlaca ezildi bize göre.

Maçın ilk yarısında rakibi karşısında organize atakları bir türlü oluşturamayan Fenerbahçe, yediği erken golün şokunu henüz üzerinden atmamışken, özellikle bu maçlar için transfer edilen Milos Krasiç'in zamansız sakatlığı ve oyundan çıkmak zorunda kalmasıyla iyice demoralize oldu.

Sahada oynayan 11 Fenerbahçeli futbolcudan sadece Dirk Kuyt, Moussa Sow ve kısmen de Miroslav Stoch'un bireysel becerilerine mahkum olan Fenerbahçe, maçın ikinci yarısıyla birlikte adeta kabuk değiştirdi.

Bizler, stadda devre arasında, stat skorboardından gecenin Şampiyonlar Ligi maç özetlerini izlerken ve Fenerbahçe-Spartak Moskova maçı esnasında jeneriğe girecek tek pozisyonunun Egemen Korkmaz'ın 45.dakikadaki serbest atışa vurduğu kafa şutunun olduğunu görürken, maçın ikinci yarısına çıkan Fenerbahçe takımı, adeta hem bizleri, hem de yayıncı kuruluşu tekzip etti oyunuyla.

İlk yarının "uyuyan ve rakibe refakat eden" Fenerbahçe orta sahası, özellikle Mehmet Topal dikine oynamaya, Gökhan Gönül ısrarla kanat atakları geliştirmeye, Miroslav Stoch-Hasan Ali Kaldırım ikilisi hem çizgiye inmeye hem de dış şut atmaya, Mehmet Topuz ise kaleyi gördüğü yerden şutlar atmaya başlamıştı.

Üstüne üstlük, Aykut Kocaman'ın "onurum kırıldı" diye şikayetçi olduğu ve kadroda düşünmediği "eski tüfek" Alex De Souza'nın oyuna girmesiyle oyunu iyice rakip alana yıkan Fenerbahçe, maçın başında yediği şok golün telafisini de 69.dakikada yerine getirdi.

İkinci gol için herşeyi deneyen, kanat atakları geliştiren, rakibe önde basan, dikine oynayan, dış şut atan, kısacası her yolu deneyen Fenerbahçe'nin bu dakikalarda karşısında önce şanssızlığı, sonra Moskova kalecisi Dykan, "her pozisyonda kendisini yere bırakan ve zamandan çalan Moskovalı futbolcular" ile birlikte Alman hakem Felix Brych vardı.

Özellikle rakibini bunaltan ataklara cevap veremeyen Moskovalılar, hemen her pozisyonda zamandan çalmanın ve "oynatmamanın" yollarını maç boyunca denedi durdular. Alman hakem de bu duruma göz yumarken, Fenerbahçe yine gol için bastırıyordu.

Maç genelinde topla oynama yüzdesi %70 olan Fenerbahçe, maçta da kaleyi bulan 11 şutundan 1 gol çıkartabiliyorsa eğer, bu maçın fazlaca bir yorumu olmaz diye düşünuyoruz. Rakibin de kaleyi bulan 3 şutundan 1 gol çıkartarak turu geçtiğini de unutmayalım.
Maçın ilk yarısında yapılan "ataklardaki" şuursuzluğun, Alex oyuna girdikten sonra yerini "bilinçli ataklara" bıraktığını, beklerin ileriye daha fazla çıkıp, kademe anlayışının yeniden takıma geri dönmesini, Mehmet Topal ve Mehmet Topuz'un daha fazla rakip kaleye gidebilmelerini, Gökhan Gönül'ün yine o delici bindirmelerini, Miroslav Stoch'un yine o "delice" şutlarını hep son yarım saatte gördükten sonra şu soruyu sormadan da edemiyoruz?

"Bütün bunların yaşanması için daha kaç maç kaybetmemiz lazım, veya daha kaç Alex sorunu çıkartmamız lazım?"

Futbol, bilinen bir oyunsa ve basit bir oyunsa eğer, Alexli Fenerbahçe bunu 8 yıldır en iyi şekliyle ortaya koyuyor, "şapkadan tavşan çıkarma" gayretleri neden, veya Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek var mı? 

Mehmet Topal ve Mehmet Topuz'un direkte patlayan şutlarıyla birlikte Moussa Sow'un rakip altı pas içerisinde vuramadığı toplar, hep Fenerbahçe için şanssız anların enstantaneleriydi.

İkinci yarıda sahada Gökhan Gönül, Mehmet Topal, Miroslav Stoch ve Mehmet Topuz, ısrarlı futbollarıyla ön plana çıkarken, bu maça kadar oynadığı bütün maçlarda golü bulunan Dirk Kuyt, belki de en ihtiyaç duyulan maçta etkisiz bir görüntü sergiledi.

Şampiyonlar Ligi'ne katılmak, elbette ki Fenerbahçe için oldukça önemliydi, ancak olmadı. Şimdi hedefte Avrupa Ligi var.

Fenerbahçe, bu akşam ikinci yarıda oynadığı futbolu diğer maçların tamamına yayabilecek performansa ulaşabilirse eğer, Zico'nun 2007-08 sezonunda gösterdiği performansla akıllarda kalan o dönemki Fenerbahçe'yi de yeniden sahalara yansıtır.

Yeter ki "dirlik olsun takımda."

Yeter ki "birlik olsun takımda."

Yeter ki, sun'i krizlerle uğraşmasın, "yönetenler ve yönetilenler."

Yeter ki, taşıdıkları değerin "farkına varsın" hepsi..

Gerisi teferruat ve laf-ı güzaf..

Vesselam..

STAT: Şükrü Saracoğlu


HAKEMLER: Felix Brych xx, Mark Borsch xx, Stefan Lupp xx

FENERBAHÇE: Mert, Gökhan Gönül, Yobo, Egemen, Hasan Ali, Mehmet Topal, Mehmet Topuz, Selçuk, Krasic, Kuyt, Sow

SPARTAK MOSKOVA: Dikan, Juan Insaurralde, Marek Suchy, Kirill Kombarov, McGeady, Romul, de Zeeuw, Makeev, Ari, Dmitri KombaroV, Emenike

GOLLER: Ari (dk. 6) (Spartak Moskova), Sow (dk. 69) (Fenerbahçe)

KIRMIZI KART: de Zeeuw (dk. 80) (Spartak Moskova)

SARI KARTLAR: Kiril Kombarov, Dzyuba (Spartak Moskova), Mehmet Topuz, Kuyt, Egemen (Fenerbahçe)

Juventus : 3 - Fenerbahçe : 3 (Nexgeneration Series Turnuvası Grup 1.maçı)


Fenerbahçe A2 Futbol Takımı, Nexgeneration Series Turnuvası ilk maçında konuk olduğu İtalya’nın Juventus takımıyla Gıuseppe Moccagatta Stadı’nda 3-3 berabere kalırken gollerini Beykan Şimşek (Dk.38 ve 75) ile Sertaç (Dk.85) Juventus’un gollerini ise Padovan (Dk.27 ve 50) ile Ceria (Dk.90+4) attı.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Bir bilmecem var size çocuklar: "İTÜ'nün verilerine göre son 15 yılda en az penaltıyı kim attı?"




İnönü Stadı'nda oynanan Beşiktaş-Galatasaray maçının 86.dakikasında Beşiktaş 3-2 galip durumdayken, Burak Yılmaz'ın pozisyonuna penaltı kararının çıkması, fazlaca gündeme geldi.

Pozisyonun penaltı olmadığı konusunda hemen herkes ortak kararda buluşurken (gözlerini kin bürümüş tarafgirler hariç) bizler de bu konuya "bilimsel açıdan" yaklaşalım dedik.

Ve bunun üzerine Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın, malum davası nedeniyle İTÜ'ne müracaat ederek, son 15 sezonu içerisine dahil eden bir araştırma yaptırdığını geçtiğimiz haftalarda basından okuduğumuzu hatırladık.

Gündemimize pek gelmemiş olabilir ancak, fırsat bu fırsatken bir yerlerde not olarak durması açısından, aşağıda detaylarını bulacağınız bu raporu, "yorumsuz" şekliyle sizlere sunuyoruz.

Alıntılar, basın haber sitelerindendir ve rapor içeriğidir.

Sadece tek bir cümleyle özetleyecek olursak;

Son 15 sezonda ligde en fazla golü Fenerbahçe atmasına rağmen, en az penaltıyı da yine Fenerbahçe atmıştır. Hem de bu konudaki listede kendisine yer bulamayarak, 4.sıradan girmiştir bu listeye..

***

Aziz Yıldırım’ın avukatlarının şike davasının dosyasına İTÜ’den önemli bir tetkik raporu sunduğu öğrenildi. Avukat Turan Öner İTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi’ne ve İTÜ Beden Eğitimi Bölümü’ne 29.05.2012 tarihli dilekçesiyle başvurarak Aziz Yıldırım’ın başkanlık yaptığı 15 sezon ile Mahmut Özgener’in federasyon başkalığı yaptığı üç sezona ait dönemde hakemlerin kararlarının Fenerbahçe Spor kulübü bakımından değerlendirilmesi talebinde bulundu. Av. Turan dilekçe ekinde Türkiye Futbol Süper Ligi’nin son 17 sezonuna ait tüm takımların puan cetveli ve penaltı verilerini sundu. İTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, Matematik Mühendisliği Bölümünü görevlendirdi. Matematik Mühendisliği Bölümü Başkanlığı da 30.05.2012 tarihli talimatıyla öğretim üyesi Doç.Dr. Cevdet Cerit’i tayin etti.


Raporun Türk futbol kamuoyunu sarsacak sonuç bölümü şöyle.

1. Yeterince uzun vadede daha fazla gol atan takım daha fazla penaltı kazanır. Penaltıyla gol arasındaki bu sayısal ilişki güçlü bir pozitif lineer korelasyon ilişkisi olup ayrıntıları Madde 4.1 ve 4.2’de gösterilmiştir.

2. Son on yılda en çok gol atan takım açık arayla Fenerbahçe’dir. Fenerbahçe’yi sırasıyla Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor izlemektedir. Matematiksel hesaplanan PPİ değerlerine göre Fenerbahçe’nin son on yılda en fazla penaltı kazanan takım olması gerekir. Özden’in (2012) gösterdiğine göre kamuoyunda son on yılda dört büyüklerden en çok Fenerbahçe lehine penaltı verildiği algısı bulunmaktadır. Fenerbahçe’yi sırasıyla Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor izlemektedir. Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor için gerçek, kamuoyu algısıyla uyumludur. Ancak Fenerbahçe için gerçek ile kamuoyu algısı birbirine zıttır. Fenerbahçe son on yılda en çok değil, en az penaltı kazanmış büyük kulüptür. Esasen Fenerbahçe lehte penaltı adedinde ilk dörde dahi girememiştir (Gaziantepspor’dan daha az penaltı kazanmıştır).

3. 1997-98 sezonundan günümüze kadar olan 15 sezona ait veriler Madde 4.5’te gösterilen matematiksel hesaplamalara tabi tutulduğunda hakemlerin bu dönemde penaltı kararlarında Fenerbahçe aleyhine bir tutumu olduğu tespit edilmiştir. Hesaplamalara göre bu durum %97 kesinlikle tesadüfi değildir. Penaltı hakemlerin takdir haklarının kullanıldığı en önemli kararların başında gelmektedir. Hakemler her kararda olduğu gibi penaltı kararlarında da zaman zaman hata yapabilirler. Hakemler takımlara karşı tarafsız ise yeterince uzun vadede takımların lehine ve aleyhine yapılan hataların birbirini telafi etmesi gerekir. Bu durum iş bu raporda gösterilen PPİ analizlerinde tespit edilmektedir. Esasen Fenerbahçe’nin rakipleri için bu durumun geçerli olduğu yukarıda gösterilmiştir. Ancak, bu 15 sezonun toplamında hakemlerin Fenerbahçe ile ilgili penaltı kararlarındaki hatalarının net toplamda ciddi bir farkla aleyhte olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu 15 sezona ait verilere göre bu durumun %97 olasılıkla tesadüfi olmadığı hesaplanmıştır.

4. 2008-09, 2009-10, 2010-11 sezonlarına ait veriler Madde 4.5’te gösterilen matematiksel hesaplamalara tabi tutulduğunda, hakemlerin bu dönem toplamında penaltı kararlarında Fenerbahçe’ye karşı nötr (tarafsız) bir tavır sergilediği tespit edilmiştir.

KAMUOYUNU SARSACAK İFADELER VAR


Raporun futbol kamuoyunu sarsacak olan sonuç bölümünde şu ifadeler var: Uzun vadede daha fazla gol atan takım daha fazla penaltı kazanır. Penaltı ile gol sayısı arasındaki ilişki güçlü bir lineer koreleasyon oluşur. Son 10 yılda en çok gol atan takım açık arayla Fenerbahçe'dir. Matematiksel hesaplanan PPİ değerlerine göre Fenerbahçe son 10 yılda en çok penaltı kazanan takım olması gerekir. Ama Fenerbahçe son 10 yılda en az penaltı kazanmış büyük kulüptür. F.Bahçe lehte penaltı adedinde ilk 4'e girememiş ve G.Antep'in de altında kalmıştır. F.Bahçe kamuoyuna göre en çok penaltı kazanan kulüptür. Oluşan algı bu yöndedir. Ancak veriler tam tersi yöndedir. Penaltı kararlarında hatalar net toplamda ciddi bir aleyte durum oluşturuyor. Son 15 sezondaki verilere göre bu durumun yüzde 97 olasılıklı tesadüfi olmadığı da hesaplanmıştır.

İTÜ'NÜN RAPORU YARGITAY'IN ÖNÜNE GİTTİ

Şike soruşturma ve davası sürecinde adeta bir hukuk savaşı veren Başkan Aziz Yıldırım, suçsuzluğunu ve haklılığını ispat etmek için çok büyük çaba sarfediyor. İTÜ'ye yaptırdığı araştırma bunun en büyük örneği oldu.

FENERAHÇE, % 97 MAĞDUR

İTÜ'nün Fenerbahçe'nin % 97 oranla mağdur edildiğini orta koyan bu araştırma şu anda Yargıtay'ın önünde duruyor.

RAPOR iDDiAYI CURUTUYOR!

Şike davasında savcının iddiasında Fenerbahçe'nin TFF Başkanı Mahmut Özgener'i hakem atamaları konusunda etki altına aldığı ve hakem ayarlaması yaptığı suçlaması bulunuyordu.

RAPOR, YILDIRIM HAKKINDAKİ İDDİAYI ÇÜRÜTÜYOR

İTÜ'nün son 15 yılı baz alarak yaptığı inceleme Özgener döneminde de farklılık arzetmiyor. Yani rapor, Aziz Yıldırım hakkındaki temel iddialardan birisini net bir şekilde çürütüyor.

VERiLER TEK TEK ACIKLANDI

İTÜ'nün veri setinde 15 sezon, 42 takım, 153 maç 14.400 gol ve 1.350 penaltı kararı var. 1997'den 2012'ye kadar bir dönem, 2008'den 2012'e kadar ayrı bir dönem (Özgener dönemi) olarak ele alındı

İTÜ Matematik Mühendisliği Bölümü'nün sunduğu ayrıntılı raporda, sonuca ulaşılırken hangi verilerin dikkate alındığı da tek tek açıklandı. Oynanan maç adedi, galibiyet adedi, yenilgi ve beraberlik adetleri. Attığı gol, yediği gol, lehte penaltı ve aleyhte penaltı adetleri göz önüne alındı. Oluşan veri seti 15 sezon. 42 takım, 153 maç, 1440 gol ve 1350 penaltı kararını içerdi.

2 AYRI DÖNEM!

Verilen dilekçeye uygun olarak 2 ayrı dönem incelendi. 1. dönemde 1997'den 2011/12 sezon aralığı incelendi. 2. dönem olarak da 2008'den 2012'ye kadar olan Mahmut Özgener dönemi inceleme altına alındı. Penaltı kararlarında mağdur olan Fenerbahçe'nin, Mahmut Özgener döneminde de bu istatistiğin çok benzer bir şekilde devam ettiği görüldü.

26 Ağustos 2012 Pazar

Aykut ta efsanedir, Alex te.. Kol kırılır, yen içinde kalır !!



"Oyuncular gider, Aziz Yıldırım gider, Fenerbahçe kalır" diyordu maç sonrasında Başkan Aziz Yıldırım.

Ve de ekliyordu:

"4 yıl önce herkes ıslıklarken ben kalktım alkışladım"

AZ Alkmaar maçı oynanırken yaşanan bir enstanteneyi gündemine getirirken ve de Gaziantepspor maçında bu konuyu maç oynanırken anons şeklinde duyururken Aziz Yıldırım'ın düşünceleri mutlaka ki Fenerbahçe'nin menfaatinedir.

Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe camiası için son derece sıkıntılı geçen sezonun, takım içi birliktelik adına en önemli görevlerinden birisini, bugün mesajlar gönderilen o Alex De Souza ve o Aykut Kocaman birlikte vermişlerdi, çok değil daha 7-8 ay önce..

Bu birlik mesajlarını verirken de, "Başkanım cezaevindeyken, ben kendi heykelimi açtıracak kadar şovmen değilim, bu saygısızlığı FENERBAHÇE camiasına yapamam" diyecek kadar da kalpten seviyordu bu camiayı ve Başkanı..


Bu konu da unutulmamalıdır.
Son günlerde ortaya "atılan" ve "malum çevrelerin" karanlık gecede kandil bulmuş gibi saldırdıkları "Alex-Aykut Kocaman" gerginliği (!) bu akşam farklı bir boyut kazandı hiç kuşkusuz ki.

Ağızlardaki sakızlar çoğaldı.

Artık bugüne kadar yapılan "Aykut Kocaman, Alex'i istemiyor" dedikodularının yerini, "Aziz Yıldırım da Alex'i istemiyor" "aspragasları" almış durumda.

Daha da alacak..

Peki bu duruma nasıl gelindi veya neden gelindi?

Çözüm yolları nelerdir veya?

Hiç tartışmasız şekilde Fenerbahçe tarihinin gelmiş geçmiş en verimli yabancı futbolcusu olan Alex De Souza, bu sezona kadar hep tartışıldı malum çevreler tarafından.

Ve de sürekli teknik adamlarla Alex arasında bir gerginlik varmış gibi gösterildi.

Hatırlanacağı gibi 2008-09 sezonu başında Fenerbahçe'de göreve gelen ve İspanya Milli Takımı'nı Avrupa Şampiyonu yapan Luis Aragones'in ilk görev haftalarında da böylesi bir suni kriz meydana getirilmiş (!) ancak gerek Başkan Aziz Yıldırım, gerekse Alex De Souza'nın akl-i selim davranması neticesinde bu kriz sona erdirilmişti.

Alex'in oyun anlayışı ve sahadaki varlığından rahatsız olan bazı çevreler, ne yazık ki bu konuda en çıkar yolu teknik adamların oyun planları üzerine kuruyorlar ve de ekliyorlar : "Efendim Alex De Souza, bu sistemde oynayamaz."

Haklılar ekselansları.

Zira Alex De Souza, bu sistemler içerisinde 8 yıldır, hem de onların tabiriyle "yata yata" 140 golün üzerine çıktı..

Zira Alex De Souza, adım adım Fenerbahçe tarihinde kırılmadık rekor bırakmadı.

Zira o Alex De Souza, daha formasını sırtından çıkarmadığı bir kulübün tarihine adını altın harflerle yazdırırken aynı zamanda heykelinin de açılmasına sayılı günler kala bu duruma tepkisiz kalamazdı mutlaka.

Bütün dünya futbol piyasası ve sahalarında meşhur olan bir söz vardır:

"Yıldız futbolcular, her zaman kaprisli olur."

Alex De Souza da dünya futbolunda söz sahibi olan önemli bir futbolcudur ve gerek Brezilya futbolunda, gerek Brezilya Milli Takımıyla, gerekse de Fenerbahçe formasıyla önemli işler yapmış bir isimdir.

Ancak biz Alex'in geçen bu 8 sezon içerisinde ciddi anlamda takımda huzursuzluk çıkartan, hocası ve takım arkadaşlarına karşı saygısız  tutumlar içerisine giren bir görüntü içerisinde görmedik.

Dolayısıyla "yıldız futbolcular kaprisli olur" sözünü ciddi anlamda bizlere teyit ettiren bir durum içerisinde olmayan Alex De Souza'yı bu şekilde kalp kırarak, bu şekilde inciterek bir köşeye atmak, ne Fenerbahçe camiasına, ne de Aykut Kocaman'a yakışmamaktadır.

Ayrıca bir başka gerçeği de ifade edelim ki; futbolcuların kaprisleri olabilir evet, ama asla ve asla teknik adamların kaprisleri olmamalıdır.

Başkan Aziz Yıldırım'ın maçtan sonra yaptığı açıklamada söylediği "Aykut Kocaman, bu camianın evladıdır, 8 sezon bizde oynadı, gol krallıkları, şampiyonluklar yaşadı" sözünü aslında biraz da düşünerek izledik maalesef.

Başkan Aziz Yıldırım doğruyu söylüyor mutlaka, ancak unuttuğu bir başka nokta da var.

Şöyle ki:

Alex De Souza da, tıpkı Aykut Kocaman gibi 8 sezondur bu kulüpte forma giyiyor, tıpkı Aykut Kocaman gibi 2 defa ligde gol kralı olmuştur ve tıpkı Aykut Kocaman gibi, hatta Aykut Kocaman da fazla bu takım futbolcusu olarak kupa kaldırıp, şampiyonluklara imza atmıştır.

Aziz Yıldırım'ın söylediği "bu camianın evladı" nitelemesi eğer pasaportla ilgiliyse bizler de düşüncemizi geri alırız.

Aksi takdirde Aykut Kocaman gibi Alex De Souza da bu camiaya önemli katkılar sağlamış ve "yetişen nesillerin Fenerbahçeli olmasında öncülük etmiştir."

İşte bu nedenlerden dolayı, oluşturulmaya çalışılan böylesine sun'i krizlerin bir an önce bertaraf edilmesi ve olayın tatlıya bağlanması, bütün Fenerbahçelilerin ortak düşüncesidir.

Hem de böylesine önemli bir haftada, böylesine takım için önemli bir maç arefesinde baş gösteren bu huzursuzluğun Fenerbahçe camiasına bir faydası olmayacaktır.

Allah korusun önümüzdeki Çarşamba günü oluşacak kötü bir neticede bütün tribünlerin hedefi durumunda kalacak kişi bellidir ve asla o gün stad içerisinde "bir başka anonsa da kimsenin tahammülü kalmayacaktır."

Emre Belözoğlu'nun takımdan ayrılması sürecinde yaşanan olayların bir benzeri şimdi Alex De Souza konusunda yaşanıyor.

Futbolcuların takımdan ayrılması ve teknik adamın kalması elbette ki mantıklıdır, ancak merak edilen de şudur:

"Sadece futbolcular mı hatalıdır bu durumda?"

Umarız bir an önce bu sıkıntılar bertaraf edilir ve durum tatlıya bağlanır.

Eskilerin sözüyle bitirelim ve de umudumuz olsun:

"Kol kırılır, yen içinde kalır"

Temennimiz, kafalar ve kalpler kırılmasın.

Fenerbahçe : 3 - Gaziantepspor : 0 (Spor Toto Süper Lig 2.hafta maçı) SKOR, KİMSEYİ ALDATMASIN !!



Sezonun ilk iç saha maçına çıkan Fenerbahçe, hafta içinde terör saldırılarıyla sarsılan Gaziantep kentinin takımı karşısında farklı galip gelmesine rağmen, özellikle rakibe verdiği gol pozisyonları nedeniyle, Spartak Moskova maçı öncesi taraftarlarını endişeye düşürdü.

Kuşkusuz ki bu akşam ortaya konan futbol, Spartak Moskova maçında tekrarlanmayacaktır, taktik anlamıyla..

Ancak ne olursa olsun, Fenerbahçe gibi bir takımın, kendi taraftarı önünde rakibine en az 3 net gol pozisyonu vermesi alışık bir durum da değil.

Maç öncesinde Alex De Souza'nın maç kadrosuna alınmamasıyla suni bir kriz yaşayan Fenerbahçe tribünleri, maçta da Başkan Aziz Yıldırım'ın bizzat ikaz ve uyarılarıyla karşılaştı.

Son maçlardaki Alex De Souza'sız takım sevdasına kapılan Aykut Kocaman'ın bu akşam da aynı tercihi sergilemesi, aslında bu krizin temel noktası.

Son 8 sezonda bu kadar verimli olan ve bu kadar takımına direkt katkı sağlayan bir futbolcuyu, bu şekilde kadroda düşünmediğinizi veya geçici çözümler getirmenizi kimse doğru bulmaz.

Emre Belözoğlu'nun takımdan gitmesi konusunda gösterilen tavır, Alex De Souza konusunda da tekrarlarsa eğer, olası kötü bir gidişatta en büyük tepki tribünlerden gelecektir.

Fenerbahçe taraftarlarının üzerinde adeta titrediği Alex De Souza, takımda belki yer bulamayabilir, formsuz da olabilir ancak bu şekilde de kenara itilemez.

Başkan Aziz Yıldırım ikazlarında sonuna kadar haklı olabilir ancak Aykut Kocaman'ın da bu duruma kimseyi incitmeden çözüm bulması şarttır.

Maça dönecek olursak;

Fenerbahçe takımıyla ilk defa 11 de bir maça başlayan Milos Krasiç, maça önce sol kanatta başladı, sonra bir ara sağ kanada geçti.

Maçın ilk yarısında Krasiç'in bireysel anlamda geliştirdiği ataklarla rakibi karşısında etkili olmaya çalışan Fenerbahçe, bu dakikalar içerisinde de kalesinde ciddi tehlikelerle karşılaştı. Krasiç'ten söz açılmışken, toplu oyunda bireysel yeteneklerini ön plana çıkartan Krasiç, takım savunmasında ise özellikle Hasan Ali'ye yardımcı olmayan bir görüntü içerisine girdi. Umarız Krasiç, bu konuda da gerekli çalışmaları yapar.

Transfer olduğu günden bu yana oynadığı futbolla beklentilerin uzağında kalan ve sıkça eleştirilen Mehmet Topal, bu akşam sahada görevini eksiksiz şekilde yerine getirirken partneri Selçuk Şahin de maçın gizli kahramanlarındandı.

Özellikle maçın sıkıştığı anlarda attığı ters toplarla oyunun yönünü değiştiren Selçuk Şahin, Moussa Sow'a yaptığı asistle de, hızlı hücumun nasıl olumlu anlamda sonlandırıldığını gösterdi.

Gaziantepspor'un son derece diri ve hızlı hücum geliştiren ataklarının karşısında Mert Günok'un tek başına adeta set olması, gecenin düşündürtücü anlarından birisiydi.

Mert Günok'un göstermiş olduğu bu performans, Fenerbahçe'yi maç içerisinde dirençli duruma getirirken tam tersine ise Gaziantepspor'un beraberlik ve öne geçme umutlarını da iyice köreltti.

Yobo ve Egemen'in arkaya adam kaçırarak oynamalarının yanında sol bek Hasan Ali Kaldırım'ın geçen maçlara oranla biraz daha hücumu düşünerek oynaması da Fenerbahçe'nin artılarındandı.

Maçın 3-0 Fenerbahçe lehine sonuçlanması ise kesinlikle aldatmaca olmasın.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Gaziantepspor'un yakaladığı ve atamadığı çok ciddi pozisyonlar var ve bu pozisyonların verilmesi, Fenerbahçe gibi bir takıma yakışmayacak saha içi olaylardır.

Dirk Kuyt yine çalışkan bir görüntü sergilerken Moussa Sow ise, asıl mevkisi olan santrafora geçtiği ilk pozisyonda attığı golle, asıl mevkisinin de neresi olduğunu bir kez daha gösterdi bize.

Şimdi önümüzde çok önemli ve telafisi mümkün olmayan bir maç var.

Gaziantepspor forvet oyuncularının yakalayıp atamadığı pozisyonları Spartak Moskova forvetlerinin asla ve asla affetmeyeceklerini tekrar hatırlatarak bu konudaki endişelerimizi de peşinen iletelim.

Maçın hakemi Halis Özkahya'ya gelecek olursak;

Bazı pozisyonlarda yorum farkı getirse de, özellikle Mehmet Topal'ın attığı goldeki topun ele çarpmasını gol olarak yorumlaması, maçtaki en ciddi yanılgısıydı belki de. Ancak bu pozisyonda da yardımcı hakem Serkan Gencerler'in de etkisi var.

Darısı, Spartak Moskova maçına..
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu


Hakemler: Halis Özkahya, Baki Tuncay Akkın, Serkan Gençerler

Fenerbahçe: Mert Günok, Gökhan Gönül, Yobo, Egemen Korkmaz, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Topuz (Dk. 78 Caner Erkin), Selçuk Şahin, Mehmet Topal, Krasic (Dk. 63 Cristian), Sow (Dk. 85 Recep Niyaz), Kuyt

Gaziantepspor: Karcemarskas, Binya, Kecojevic, Şenol Can, Ivan de Souza (Dk. 72 Ekrem Dağ), Ismael Sosa (Dk. 46 Cenk Tosun), Serdar Kurtuluş, Yasin Pehlivan, Turgut Doğan Şahin (Dk. 72 Bekir Ozan Has), İbricic, Muhammet Demir

Goller: Dk. 32 Mehmet Topal, Dk. 78 Sow, Dk. 84 Kuyt (Fenerbahçe)

Sarı Kart: Dk. 28 Mehmet Topal (Fenerbahçe)

21 Ağustos 2012 Salı

Spartak Moskova : 2 - Fenerbahçe : 1 (Şampiyonlar Ligi Play Off turu 1.maçı) ŞAMPİYONLAR LİGİ UZAK DEĞİL


Fenerbahçe'nin, Şampiyonlar Ligi'ne katılabilmesi adına son viraj olan Moskova deplasmanına çıkmadan önce, gerek son haftalarda ortaya konulan silik futbol, gerekse kadrodaki oyuncuların formsuzluğu birçok kişinin kafalarındaki soru işaretlerinden biriydi bu maça gitmeden önce.


Rus liginin güçlü takımlarından olan Spartak Moskova, özellikle kendi sahasında oynadığı maçlardaki baskılı futbolunu bu maçta da göstereceği düşünüldüğünden, Fenerbahçe'nin sahaya çıkardığı 11 de, bu oyun anlayışına karşılık vermesi gereken türdendi.


Alex De Souza gibi önemli bir silahını 11 dışına bırakan Aykut Kocaman, buna karşılık Baroni'yi Alex'in bölgesinde, Mehmet Topal ve Selçuk Şahin'i de orta sahaya monte ederek maça başladı.

Santrafor Moussa Sow sol açıkta, Dirk Kuyt ise merkez santrafor olarak görev alırken, haftalardır formasından uzak kalan Gökhan Gönül ise alışkın olduğu Mehmet Topuz ile birlikte sağ kanatta maça başladı.

Defansında Yobo gibi önemli bir oyuncusuna bu maçta kavuşan Fenerbahçe, bunun etkisini de maç boyunca gördü.

Yobo'nun rakip ataklardaki hamle üstünlüğü, kademe anlayışı ve özellikle yakından tanıdığı Emenike'ye yakın markajı, ilk yarının önemli ayrıntılarındandı.

Spartak Moskova'nın defansından çıkarken yaptığı hazırlık maçlarına anında presle karşılık veren Fenerbahçe, Baroni ve Selçuk Şahin ile bunda başarılı olurken, büyük umutlarla transfer edilen Mehmet Topal ise savunma ağırlıklı bir oyun anlayışı içerisinde göründü.

Fenerbahçe'de bu akşam futbollarıyla öne çıkan isimler, en başta Selçuk Şahin, defansta Yobo ve forvette Dirk Kuyt'tu.

O Selçuk Şahin ki, Fenerbahçe'nin maç boyunca geliştirdiği 2 gollük atağın da başlangıç noktasındaydı.

Baroni'nin köşeye giden kafa şutunda topu bekletmeden ters kanada yıkan da Selçuk Şahin'di, Dirk Kuyt'un golünde defans arkasına Moussa Sow'a gönderdiği uzun topun sahibi de Selçuk Şahin'di.

Hem ofansif hem de defansif anlamdaki görevlerini eksiksiz şekilde yerine getiren Selçuk Şahin, Fenerbahçe takımının en iyisi olarak dikkat çekti.

Dirk Kuyt ise, 93.dakikadaki sarı kart gördüğü pozisyonda bile uyguladığı presle ne kadar olumlu bir transfer olduğunu gösterdi.

Maçın öne çıkan isimlerinden birisi de Moussa Sow idi. Sol açıkta başladığı maçta hem savunmaya yardımı, hem de gol bölgelerindeki çalışkanlığı dikkat çekerken, Dirk Kuyt'a yaptığı asist mükemmeldi. Umarız Moussa Sow'un bu performansı artarak devam eder. Çünkü Fenerbahçe'nin sistem için en gerek duyduğu futbolculardan bir tanesidir Sow.

Deplasmanda alınan 2-1 lik mağlubiyet, eleme maçları için asla kötü bir skor değildir. Bu gerçeği düşündüğümüz zaman, önümüzdeki hafta oynanacak rövanşta Fenerbahçe'nin rakibini geçmesi çok ta uzak bir ihtimal değildir.

Fenerbahçe takımında bu akşam futboluyla aksayan belki de tek futbolcu sol bek Hasan Ali Kaldırım'dı.

Hem Emennike'nin attığı golden önceki hamle yetersizliği, hem 2.golden önce topu alabilecek durumda olmasına rağmen kornere göndermesi ve kornerden gelen topun gol olması, hem de zaman zaman maç içerisindeki yerini kaybetmesiyle birlikte yaptığı pas hataları da dikkat çekti.

Sağbek Gökhan Gönül, özellikle maçın ilk yarısındaki ileri çıkışlarını ikinci yarıda yerine getiremezken savunmadaki kademe anlayışı mükemmeldi. Hatta bu anlayış sayesinde maçın ilk yarısındaki mutlak gollük pozisyonda rakibinin önünden son anda topu almasıyla birlikte, Fenerbahçe'nin erken bir gol yemesini engelledi.

Kaleci Mert Günok ta maçın iyi isimlerinden birisiydi.

Gerek yan toplarda, gerekse cepheden gelen toplarda gerekli müdahaleleri yaparken yediği gollerde yapabilecek birşeyi yoktu.

Artık şimdi önümüzde tek 90 dakika var Avrupa arenası için..

Ve bu skorla birlikte, İstanbul'da Alex gibi bir kozun da sahada olacağı düşünülecek olursa, Şampiyonlar Ligi için yeterli kadro ve oyun anlayışıyla Fenerbahçe, bunu başarabilecek güçtedir.

Umarız yanılmayız.

STAT: Luzhniki

HAKEMLER: Martin Atkinson, Peter Kirkup, Stuart Burt xx

FENERBAHÇE: Mert, Gökhan, Egemen, Yobo , Hasan Ali, Selçuk, Mehmet Topal (Bienvenu), Cristian, Mehmet Topuz (Caner Erkin), Kuyt, Sow (Krasiç)

SPARTAK MOSKOVA: Dykan, Makeev, Suchy, Pareja, Kombarov , Carioca, Romulo, McGeady, Bilyaletdinov, Ari, Emenike.

19 Ağustos 2012 Pazar

Bayramsa bayramınız, mübarek olsun !!



Yine bir bayram sabahındayız..

Yine "büyük büyük nutukların" atılacağı, ancak asla ve asla bazılarının hüznüne çare olamayacak büyük nutukların atılacağı bir bayram sabahındayız..

Geçen bayramdan bu bayrama kadar kimlerin ve nelerin değiştiğini unutmayarak, hangi acıların yürekleri dağladığını hatırlayarak, hangi mutlulukların ise simalarda tebessümlere neden olduğunu hatırlayarak giriyoruz yine bir bayrama..

Ramazan'ı "mübarek" kılan, bizlerden hoş ve hoşnut olması için çalışanlara ne mutlu..

Ne mutlu bu mübarek ayı gerektiği gibi idrak ve ihya edenlere..

Zenginiyle fakiriyle, yaşlısıyla genciyle, erkeğiyle kadınıyla, kısacası toplumun bütün katmanlarıyla girdiğimiz bu bayram  sabahında, "acıyı aş" eden hanelerin olduğunu da unutmamalıyız..

Yanık bir sesle söylenen "Bayram gelmiş neyime, aman aman garibem" türküsünün de söylenme nedenlerini hangimiz bilebiliriz gerçek anlamda?

"Elindeki keleşli kalleşlerin" yaktığı bu acıyı evlerinin temelinde, burunlarının direğinde hissedenler acaba bu bayrama nasıl girecekler?

Veya en sevdiği yakınını, geçen bayram ile bu bayram arasında toprağa koyanlar ne düşünecekler bu bayram sabahında oturduğu bayram sofrasında?

Zalimlerin zulmü altında inim inim inleyen, vuranın da vurulanın da "Allahü Ekber" nidalarını savurduğu İslam coğrafyasındaki karışıklar altında nasıl bir bayram yapacağız veya?

Kısacası,

Bayramı "bayram" eden unsurların hangisi bizde ve vatanımızda mevcut?

Hangimiz gerçek anlamda bayramı "hakediyoruz?"

Cevapları ne olursa olsun..

Bayramsa bayramınız, mübarek olsun..

SB Elazığspor : 1 - Fenerbahçe : 1 (Spor Toto Süper Lig 1.hafta maçı) FENERBAHÇE, EH İŞTE !!


Süper Ligin ilk haftasında Elazığspor karşısına çıkan Fenerbahçe, oyun anlamında istenilen performansı sergileyemedi.

Hazırlık maçlarında ortaya koyduğu tutuk futbolun ötesine geçemeyen Fenerbahçe, geçtiğimiz sezonlara oranla en büyük sorunu, daha önceki maçlarda olduğu gibi orta sahasından gerekli oyunu kuramadı. Hiç kuşkusuz ki orta sahasında Emre Belözoğlu gibi oyunun iki yönünü de mücadeleci ve hırslı futboluyla oynayan, gerektiğinde insiyatif alarak rakip kale önüne giden, gerektiği zaman dış şutlarla rakip savunmayı açmaya çalışan bir futbolcunun yokluğunu fazlasıyla hissediyor bu sezon.

Emre Belözoğlu'nun yerine transfer edilen Mehmet Topal, ne yazık ki henüz istenilen performansı geride kalan süreçte gösterebilmiş değil.

Yine geçen sezonun ikinci yarısında büyük bir çıkış yakalayan ve bu çıkışla birlikte yeni sözleşme imzalayan Baroni de geçtiğimiz sezonki formundan çok uzak.

Hal böyle olunca alternatifler üzerinde duran Aykut Kocaman da bu sıkıntıyı görüyor olmalı.

Son 9 yılın "joker ismi" Selçuk Şahin, yine bu takımda forma bulabiliyorsa eğer, bunda en önemli etken, yerine transfer edilen futbolcuların performans yetersizliği ve buna karşılık Selçuk Şahin'in özverisidir.

Defansında uzun uğraşlar sonucu transfer edilen Yobo'nun eksikliğiyle birlikte, özellikle Yobo'nun transferinden sonra büyük bir formsuzluk gösteren Bekir İrtegün ise adeta "ateşle oynuyor" kendi adına.

Vaslui ve Galatasaray maçlarında yaptığı bireysel hataların yanısıra bu akşam da Elazığspor golündeki büyük ve affedilmez pas hatası, Bekir İrtegün'ün bir panik havası içerisinde olduğunu gösteriyor. Halbuki formayı almışken ve geçen sezondan da Yobo'nun partneriyken bu sezon başında formasını bu kadar riske atması, Bekir İrtegün adına da olumsuz bir durum.

Defansından ve orta sahasından gerekli topları çıkartamayan ve baskı karşısında sürekli pas hatası yapan Fenerbahçe, Elazığspor karşısında özellikle ilk yarıda biraz Stoch, biraz Alex ve biraz da Sow'un bireysel anlamdaki performanslarıyla etkili olmaya çalışsa da, gol için yeterli olmadı bu "sanal baskı."

Buna karşılık Elazığspor son derece akıllı bir oyun anlayışıyla birlikte sürekli topun arkasında kalarak Fenerbahçe'nin yumuşak karnı olan orta sahası ve defansına baskı yaparak oyun kurmasına engel oldu.

Bu baskıyla birlikte kazandığı toplarla ise hiç bekletmeden forvet hattına, Tum ve Köksal gibi hızlı oyuncularla Fenerbahçe kalesinde etkili olmaya çalışırken, bunun semeresini golle aldı.

Elazığspor golünde defanstan çıkarken pas hatası yapan Bekir İrtegün kadar, boş koşu yapan Herve Tum karşısında gerekli defansif önlemi alamayan Selçuk Şahin de sorumlu olarak dikkat çekti.

Hazırlık süreci boyunca takımda yer bulan ve bir nebze olsun birbirini tanımaya çalışan oyuncuların eksikliği de Fenerbahçe'nin bu akşamki skorunda etkiliydi bize göre.

Sağbekte Gökhan Gönül ile solbekte Hasan Ali Kaldırım'ın ikisinin birden olmaması, savunmadan oyunu kanatlara açma konusundaki sıkıntılardan birisiydi.

Ligde elbetteki bu tarz puan kayıplarının olması son derece normal, telafisi olan sonuçlar bunlar. Daha 33 haftası geride olan bir periyodun karşısında, telafisi olmayan ve son derece önemli olan 2 maç bekliyor bizi önümüzdeki hafta.

Şampiyonlar Ligi'ne katılmak konusunda kararlı olan Fenerbahçe'nin, bu oyun anlayışı yeterli değil elbetteki gerekli skorları alması açısından.

Hakem Tolga Özkalfa'ya gelecek olursak;

Gerek Fenerbahçe'nin attığı golden önce oyunu durdurmaması, gerekse Alex'in ceza sahasında düşürülmesi pozisyonlarında son derece yetersizdi.

Herve Tum'un "silkelemesi" de kendine getiremedi..

"Bıraktığı" yerden devam etti.

Asla iyi bir hakem olmadığını bir kez daha gösterdi..

STAT: İzmir Atatürk


HAKEMLER: Tolga Özkalfa, Adil Sinem, Ekrem Kan

FENERBAHÇE: Mert, Orhan, Bekir, Egemen Korkmaz, Caner Erkin, Dirk Kuyt, Mehmet Topal, Selçuk Şahin, Stoch, Alex de Souza, Sow

SANİCA BORU ELAZIĞSPOR: Ivesa, Adem, Bilica, Sedat, Zeegelaar, Köksal, Sezer, Bülent, Faubert, Murat, Tum

SARI KARTLAR: Sedat, Bülent (Sanica Boru Elazığspor)

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Galatasaray : 3 - Fenerbahçe : 2 (Süper Kupa Final maçı) KUPA MI SÜPER, CÜNEYT ÇAKIR MI?



Fenerbahçe için sezon öncesi en önemli maçlardan birsiydi bu akşamki Süper Kupa Finali.

"Avrupalı hakemimiz Cüneyt Çakır'ın başladığı ve bitirdiği" bir maçtı bir başka ifadeyle..

Saha içerisinde çaldıkları ve çalmadıklarıyla, maçın her anlamda önüne geçmeyi de başardı, "eyyam olarak."

Fenerbahçe, maç öncesi Gökhan Gönül gibi son derece sistem açısından önemli bir futbolcusunun eksikliği ile sarsılırken, bir darbe de maçın henüz başında kalecisi Volkan Demirel'den yedi.

Olmadık bir pozisyonda şanssızlığının kurbanı olan Volkan Demirel, daha henüz sahadan çıkmamışken yenilen hatalı bir gol, o ana kadarki oyun planlarının ve ileriki dakikalarda gelebilecek muhtemel değişikliklerin de önüne geçti.

Bekir İrtegün'ün savunmada yaptığı bireysel hatalara, Baroni'nin çift stoper arasında kalan oyun anlayışı, yanındaki Mehmet Topal'ın sahada "topallaması" da eklenince bir anda sahada ne yaptığını bilmeyen bir oyuncu topluluğu olarak karşımıza çıktı.

Kaleci Mert Günok'un daha maça ısınmadan yediği golden sonra oyunu forse etmeye çalışan Fenerbahçe, 20 ve 30.dakikalar arası kısa süreli de olsa rakip kalede baskı kurmaya çalıştı. Son final paslarının olumlu kullanılamaması, pozisyonlara engel olurken bu dakikalarda Dirk Kuyt ve Alex De Souza'nın bireysel anlamda yaptığı ataklar da olgunlaşmadan eridi kalabalık rakip alanda.

Yine de beraberlik golünü tam zamanında buldu Fenerbahçe ve maçın devre arasına eşitlikle gitti.

Ancak ikinci yarıdaki Cüneyt Çakır faktörünü kimse dikkate alamadı hiç kuşkusuz ki..

İkinci Galatasaray golü öncesinde Dirk Kuyt'a rakip 18 çizgisi üzerinde yapılan net faulü süzemeyen bir hakem, maalesef ki Avrupa arenasında arz-ı endam ediyor..

Kısacası "koyunun olmadığı yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi derler" lafını bize teyit ediyor, ettiriyor..

Son dakikada çaldığı "zoraki penaltı" da cabası..

Galatasaray'ın rakip alanda yaptığı prese karşılık orta alanda gerekli cevabı veremeyen Fenerbahçe orta sahası, aslında maçı bu noktaya getiren bir başka faktördü.

Sezon başında büyük umutlarla transfer edilen ancak hemen her maçta ilk önce oyuncu değişikliğinde O'nun tabelası kalkan Mehmet Topal, maalesef ki şu ana kadar beklentilerin çok çok uzağında.. Hatta akıllara yeni bir "Maldonado" mu sorusunu getirtiyor..

Fenerbahçe, aslında bu akşam Süper Kupa'yı kazansa bile oyun anlamında sıkıntıları gözardı edilemezdi, kaybedilen bir maçtan sonra da umarız bu eksiklikler dikkate alınır.

Maç içerisinde Mehmet Topuz'u 3 ayrı mevkide değerlendirmek zorunda kalıyorsanız eğer, yukarıdaki sıkıntıyı daha net bir şekilde anlarsınız ve kabul de edersiniz teknik adam olarak. Nitekim Aykut Kocaman da bunun farkında ki önce sağ kanatta, sonra ön liberoda, en sonda sağbekte maçı tamamlattı Mehmet Topuz'a..

Kaybedilen bir kupa değildi Fenerbahçe için, kaybedilen sıradan bir Galatasaray maçıydı. Kupanın çok ta büyük bir önemi yok..

Asıl telafisi zor durum, önümüzdeki hafta oynanacak Şampiyonlar Ligi Play Off turu maçları..

Üstelik te takımın en büyük kozu Volkan Demirel'in olmadığı bir ortamda, tur şansı daha fazla zorlaşmıştır..

Umarız biz yanılırız..

Stat: Kazım Karabekir Stadyumu


Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun

Fenerbahçe: Volkan (Mert dk.), Orhan (Sow), Bekir, Egemen, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Topal (Krasic dk. 69 x), Cristian, Mehmet Topuz, Alex ,Caner , Kuyt)

Galatasaray: Muslera, Eboue, Semih, Dany, Hakan Balta, Hamit, Selçuk, Engin x, Emre (Aydın dk. 83), Umut Bulut (Necati dk. 90+6), Elmander (Amrabat dk. 70)

Goller: Umut (dk. 19 ve 58), Selçuk İnan (dk. 90) (Galatasaray), Alex (dk. 45+2), Kuyt (dk. 65) (Fenerbahçe)

Kırmızı Kart: Engin (dk. 67) (Galatasaray)

Sarı Kartlar: Alex, Orhan, Bekir, Mehmet Topuz (Fenerbahçe), Engin, Selçuk İnan (Galatasaray)



9 Ağustos 2012 Perşembe

FC Vaslui : 1 - Fenerbahçe : 4 (Şampiyonlar Ligi 3.Öneleme Turu rövanş maçı)



Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi'ne bir adım daha yaklaştı.

Geçen hafta İstanbul'da 1-1 berabere kaldığı Vaslui karşısında işi sıkı tutmakta kararlı olan Fenerbahçe, rövanşa mutlak galibiyet parolasıyla çıkarken, daha ilk 10 dakikada oynadığı futbolla bu konudaki kararlılığını da ortaya koymaktaydı.

İstanbul'da ilk 11 de sahaya çıkan Miroslav Stoch yedekler arasında yeralırken, yerine forma giyen Caner Erkin attığı golle takımını öne geçiren golü de atmayı başardı.

Yine İstanbul'da maça 11 de başlayan Semih Şentürk'ün yerine Dirk Kuyt'u tercih eden Aykut Kocaman, orta sahaya ise "yılların eskitemediği ve kim gelirse gelsin formamı alırım" diyen Selçuk Şahin'i monte ederek maça başlıyordu.

Maçın ilk yarısında özellikle beraberlik golüne kadar rakibine bariz bir üstünlük kuran Fenerbahçe, ne hikmetse beraberlik golünden sonra ise yine rakibinden baskı yiyen bir görüntü çiziyordu. Özellikle maçın 30.dakikasında Vaslui forvetlerine gol izni vermeyen Volkan Demirel, maçın ikinci yarısında ise kurtardığı penaltıyla Fenerbahçe'yi maça ortak ederken Vaslui oyuncuları ve hocasını ise adeta moralmen çökertiyordu.

Maçın ikinci yarısında Caner-Stoch değişikliği etkisini kısa sürede ortaya koyarken, ataklarda daha hızlı hareket eden Fenerbahçe orta sahası, topu rakibine vermeyerek te pozisyon üstünlüğünü ele geçiriyordu.

Özellikle Gökhan Gönül ve Mehmet Topuz ikilisi, rakibin sol kanadını adeta çökertirken, Gökhan Gönül yaptığı iki asistle en az Dirk Kuyt ve Volkan Demirel kadar geceye damga vuran isimlerden oluyordu.

Maç genelinde topu kanatlara servis ettiği anlarda etkili olan Fenerbahçe, her iki kanadı da zaman zaman etkili kullanırken sağ kanattan geliştirilen ataklar daha etkili ve can alıcıydı. Nitekim yukarıda da bahsettiğimiz gibi Gökhan Gönül'ün yaptığı iki asist, oyun planı ve taktiğinin doğru olduğu yönündeydi.

Defansında Egemen ve Bekir ikilisi ile Vaslui forvetlerini etkisiz hale getirmek isteyen Aykut Kocaman, önümüzdeki turda Yobo alternatifiyle de hiç kuşkusuz daha güçlü bir konuma gelecektir.

Yine önümüzdeki turda oynayacak olan Krasiç'in katkısı da hiç kuşkusuz ki büyük olacaktır.

Sol bek Hasan Ali Kaldırım, hergeçen gün daha fazla formasına ısınırken, sezon içerisinde mutlaka yedeğinin olması gerektiğini de belirtiyor. Zira geçen sezon da Ziegler, diyebiliriz ki yedeği olmayan tek oyuncuydu. Tabi ki sezon içerisinde Caner Erkin'in birkaç maç sol bek oynadığını saymazsak. Aynı sıkıntı bu sezon Hasan Ali Kaldırım için de geçerli.

Sonradan oyuna giren ve bu takımın ilk forveti olması gerektiğini her fırsatta belirttiğimiz Moussa Sow ise, ne kadar kaliteli bir golcü olduğunu oyunda kaldığı 8 dakikada girdiği 2 net pozisyonla gösterdi. İlkinde rakip altıpastan ıskalayan Sow, sonrasında attığı muhteşem golle ise kalitesini gösterdi.

Maçın hakemine gelecek olursak;

Maç genelinde çaldığı ve çalmadığı düdüklerle az kalsın maça damgasını vuruyordu. Özellikle Vaslui lehine verdiği penaltı öncesi Gökhan Gönül aleyhine çaldığı faul komikten de öteydi. Ayrıca rakibin sarı kartlı oyuncuları Salageanu ve N’Doye'ye çıkarmadığı ikinci sarı kartlar da maçta hakemin hatalarındandı.

Nihayetinde Fenerbahçe, kendisinden çok düşük kalitedeki bir takım karşısında özellikle ilk maçta çok zorlanmasına rağmen turu geçti. Şimdi önümüzde daha güçlü rakipler var. Ancak önümüzdeki süre ve takıma girecek diğer oyuncuların da olduğunu düşünecek olursak, Şampiyonlar Ligi Fenerbahçe için uzak olmasa gerek..

Darısı "tur şansına" ve sonrasına..

Stat: Ceahlaul


Hakemler: Sergei Karasev, Tikhon Kalugin, Dmitri Mosyakin (Rusya)

Vaslui: Coman, Milanov, Varela, Charalambous, Salageanu, Antal (Dk. 83 Zsiga), Caue (Dk. 73 Sburlea), N’Doye (Dk. 79 Raul Costin), Sanmartean, Stanciu, Niculae

Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Egemen Korkmaz, Bekir İrtegün, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Topuz, Selçuk Şahin, Cristian, Caner Erkin (Dk. 61 Stoch), Alex (Dk. 81 Mehmet Topal), Kuyt (Dk. 85 Sow)

Goller: Dk. 12 Caner Erkin, Dk. 71 ve Dk. 76 Kuyt, Dk. 90+1 Sow (Fenerbahçe), Dk. 14 Niculae (Vaslui)

Sarı Kartlar: Dk. 40 N’Doye, Dk. 75 Milanov (Vaslui), Dk. 42 Caner Erkin, Dk. 58 Hasan Ali Kaldırım, Dk. 73 Stoch (Fenerbahçe)

5 Ağustos 2012 Pazar

Fenerbahçe Ülker : 53 - USA 2014 Red : 81 (Genç Erkek Basketbol hazırlık maçı)


Fenerbahçe Ülker Genç Erkek Basketbol Takımı, Adidas Nations programının davetlisi olarak bulunduğu ABD’de oynadığı ilk hazırlık maçında, Mehmet Alemdaroğlu 6, Ozan 6, Mehmet Şanlı 11, Berkay 13, Berk 7, Ayberk 8, Atilla 2’dan oluşan kadrosuyla, USA 2014 Red takımına 81-53 mağlup oldu.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Fenerbahçe : 1 - FC Vaslui : 1 (Şampiyonlar Ligi 3.Öneleme Turu 1.maçı)


Fenerbahçe, sezonun ilk önemli maçında Romanya'nın Vaslui takımıyla 1-1 berabere kalırken, geçen sezon sonuna doğru yükselttiği form grafiğinin çok gerisindeydi adeta.

Yeni transferlerinin Saraçoğlu'nda ilk kez görücüye çıkmasından mıdır nedir bilinmez, özellikle Mehmet Topal ve Hasan Ali Kaldırım maç boyunca tutuk bir görüntü sergilediler.

Maça Semih Şentürk tercihiyle başlayan Aykut Kocaman'ın, kapanan Vaslui savunmasını oyalayıcı ve orta saha oyuncularına koridor açıcı bir rol biçme amacında olduğunu gördük. Ancak burada Semih Şentürk, kendisine verilen görevi yeterince yerine getiremedi.

İleride top tutamadı, arkadaşlarına yeterince aktarım da yapamadı, böyle olunca da geriden gelen Alex ve Baroni gibi gole dönük oyuncular da beklentilerin çok altında kaldılar.

Aslında Fenerbahçe'nin en büyük sorununun, topu ileride tutamamaktan ziyade, topu yeterince rakip savunma önünde tutamayışıydı. Çok nadir ve cılızca yapılan ataklar da, hemen akabinde gelen pas hataları nedeniyle başlamadan bitti.

Yeni transferlerden Dirk Kuyt, gayretli bir görüntü çizerken zaman zaman O da pas hataları yaptı.

"Saraçoğlu'nun fenomeni" haline gelen Alex De Souza ise, eski görüntülerinden çok uzaktı. Ancak yine de o klasik cümleyi doğrulattı : "Sahada Alex varsa, mutlaka gole katkısı da vardır." Nitekim öyle oldu. Durdu durdu, 90.dakikada Bekir İrtegün'nün kafasına adeta topu yapıştırdı.

Şampiyonlar Ligi gibi son derece önemli bir arenanın ilk ayağı olan bu maç mutlaka kazanılmalıydı, sezon öncesi kamp yorgunluğu mudur, yoksa oyuncuların yeterince birbirlerini tanımıyor olmaları mıdır bilinmez, ancak gerçek olan şu ki; şöyle veya böyle ikinci maç kazanılmak zorunda. Aksi takdirde, sezon öncesi hedeflerden ilki, başlamadan bitecek. Ki bu durum da en başta prestij ve büyük bir maddi kayıp anlamına geliyor.

Egemen Korkmaz, defansta bildik şekilde tatlı-sert oynarken, gol de O'nun bir anlık hatasından geldi.

Partneri Bekir İrtegün ise, geçen sezonun sonuna doğru kaptığı formayı, bu sezon da bırakmayacak gibi. Yine sezona çok iyi başladı, yine tam bir görev adamı olduğunu gösterdi, attığı beraberlik golü ise, en başta Bekir adına güzeldi.

Yine yeni transferlerden Mehmet Topal, adeta 5 metrede oynadı, aldığı bütün topları geriye veya yana kullandı, çok nadir şekilde ileriye çıkarken, bizlere bir zamanların Maldonado'sunu hatırlattı. Umarız bir an önce toparlanır. Fenerbahçe'nin yediği goldeki baskı altında bulunan Egemen'e aktardığı pas ise, adeta formsuzluğunun tuzu biberi oldu.

Gökhan Gönül geçen sezonun çok gerisinde başlarken, alışık olduğu Mehmet Topuz'un oyuna girmesiyle adeta kendini buldu, bütün ileriye çıkışlarda etkili oldu.

Sol kanattaki Stoch ise, adeta Fenerbahçe'deki en etkisiz oyununu oynarken, bir diğer yeni transfer Hasan Ali Kaldırım, defansta dikkatli, hücumda ise çok tutuktu.

Nihayetinde Fenerbahçe, tutuk bir akşamdı. Topu kanatlara aktaramadı, uzaktan şut atamadı, rakibi üzerinde yeterince baskı kuramadı.

Maçta akıllarda kalan 3 isim ise, Bekir İrtegün, Christian Baroni ve Dirk Kuyt idi.

Maçın hakemine gelecek olursak,

"Rakibin bütün aldatmacalarına göz yuman, kalecisinin oyundan çalma gayretlerini görmezden gelen ve kartlarına bu kadar cimri böyle hakemlerden, ligimizde ziyadesiyle var. Avrupalı hakemin bir farkı olması gerekti. Ancak biz göremedik."

FENERBAHÇE: 1 - VASLUİ: 1



Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu


Hakemler: Antonio Miguel Mateu Lahoz, Pau Cebrian Deviz, Jon Nunez Fernandez (İspanya)


Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Bekir İrtegün, Egemen Korkmaz, Hasan Ali Kaldırım, Kuyt, Cristian, Mehmet Topal (Dk. 79 Sow), Stoch (Dk. 61 Caner Erkin), Alex, Semih Şentürk (Dk. 46 Mehmet Topuz)


Vaslui: Coman, Milanov, Varela, Charalambous, Salageanu, Antal (Dk. 88 Vasile), Caue, N’Doye, Sanmartean, Stanciu (Dk. 60 Sburlea), Niculae (Dk. 81 Costin)


Goller: Dk. 75 Antal (Vaslui), Dk. 90 Bekir İrtegün (Fenerbahçe)


Sarı Kartlar: Dk. 21 Egemen Korkmaz, Dk. 27 Cristian, Dk. 44 Alex, Dk. 83 Bekir İrtegün (Fenerbahçe), Sburlea (Vaslui)