Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun
Fenerbahçe Profesyonel Futbol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fenerbahçe Profesyonel Futbol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2010 Pazar

Bir futbol emekçisi: Selçuk Şahin (Çok geçmiş olsun)



2003-04 sezon başında geldiği Fenerbahçe'de sırasıyla Daum-Zico-Aragones-Daum ve Aykut Kocaman gibi üst düzey teknik adamlarla çalıştı.

2003-04 sezonunda 22 lig 2 Türkiye Kupası maçında 2 lig 1 kupada toplam 3 gol,
2004-05 sezonunda 17 lig 4 Türkiye Kupası maçında 1 lig 1 kupada toplam 2 gol,
2005-06 sezonunda 16 lig 4 Türkiye Kupası maçında ligde 1 gol,
2006-07 sezonunda 6 lig maçında 1 gol (O sezonun büyük bölümünde sakattı)
2007-08 sezonunda 22 lig 5 Türkiye Kupası, 1 Süper Kupa maçında 2 lig 1 kupada toplam 3 gol
2008-09 sezonunda 22 lig 6 Türkiye Kupası maçında 3 lig 1 kupada toplam 4 gol,
2009-10 sezonunda 21 lig 8 Türkiye Kupası ve 1 Süper Kupa maçında ligde 1 gol,
2010-11 sezonunda 6 lig maçı olmak üzere,

toplam 132 lig, 29 Türkiye Kupası ve 2 Süper Kupa maçında forma giyen Selçuk Şahin, bu maçlarda hazırlık maçları dahil 20 gol 14 asistle oynamış.


Fenerbahçe'de görev yapan teknik adamları bırakın, Milli Takımlarda görev yapan teknik adamların da 30 maçta kendisine forma verdiği bir isim.

Yine bu süre içerisinde birçok kişinin beğenmeyip takımda görmek istemediği futbolcuların da başında geliyor ne yazı ki..

Sahaya adımını attığı andan çıkana kadar "yeteneği" ne kadarsa, o kadarını hem de dibine kadar veren bir futbol emekçisi Selçuk Şahin.

Fenerbahçe orta sahasında mücadelesiyle kendisinden beklentileri "gösterişsiz şekilde" yerine getirmesi de hiç kuşkusuz ki O'nu, çalıştığı teknik adamların vazgeçilmezi kılan en büyük özelliği.

Bir başka en büyük özelliği ise, Fenerbahçe takımında "oyunu kanatlara yıkan" "ters top atarak oyunun sıkıştığı anlarda oyunu açan" defansif orta saha oyuncusu olmasına rağmen birçok hücumda takıma destek veren, sahada adeta terinin son damlasına kadar mücadele eden bir futbolcu.

Hataları yok mu, elbette var.

Ancak unutulmasın ki futbolda, topun en fazla oynandığı bölge, Selçuk Şahin'nin görev yaptığı "ön libero" bölgesidir ve Selçuk Şahin bu nedenle oyunun sürekli içerisinde olan bir isimdir. Bu kadar topla buluşan bir oyuncunun elbette ki hataları da olacaktır.

Ancak yine unutulmasın ki Selçuk Şahin, bütün bu hatalarını asgariye indirecek kadar sahada mücadele eden futbolcuların belki de en başında gelmektedir.

Takım, maç kazandığı zaman O'nun katkılarını birçok kimse "görmez" ancak kaybettiği günlerde Selçuk Şahin, hep "en suçlu" isimdir.

2004-05 sezonu Şampiyonlar Ligi maçı olan Fenerbahçe-Lyon maçında "kurt hoca" Herr Daum'un oyunun en kritik zamanında O'nu oyundan alması ve taraftarın önüne atmasından sonra sahayı ıslıklar altında terkederken akıttığı gözyaşlarını bile unutacak kadar kadirşinas bir isim aynı zamanda.

Çünkü bir sonraki maçta yine varını yoğunu sahaya koyacak kadar cesuryürek O.

Birçok futbolcunun kâbusu olan ve neredeyse futbol hayatını bitiren "bel fıtığı" ameliyatını, aynı sezonda hem de birisi yanlış olmak üzere 2 defa olan ve sonrasında yine futbola dönecek kadar özverili çalışan bir kahraman O..

Şimdi artık O, yok aramızda maalesef..

Fenerbahçe-Gençlerbirliği lig maçının 58.dakikasında üstelik takımı 2-0 galip durumda iken "sağ bek ve sağ açık" oyuncularının olması gereken yerde olmadıkları için, onların kademeesine canhıraş gayretle yetişmek isterken yine canhıraş bir feryatla iyi başladığı sezona veda eden yine O..

Yine birçok futbolcunun kâbusu olan çapraz bağ yırtığının son kurbanı Selçuk Şahin..

Fenerbahçe'nin, geçtiğimiz sezonun son 9 haftasında O'nunla oynadığı 9 lig maçında gol bile yemediği gerçeğini göz önüne alacak olursak, bundan sonraki dönemde Selçuk Şahin'i ne kadar çok arayacağımızı da anlarız.

O'nu takımda görmek istemeyenler;

Gözünüz aydın..

Ama biz, hep bekleyeceğiz bir an önce aramıza dönmesini.

Çünkü, forma kendisine teslim edildiği zaman hakkını sonuna kadar veren, yedek kalacaksın denildiği zaman ise yılmadan çalışmalarına devam eden bir futbol emekçisi O.

Çok geçmiş olsun Selçuk Şahin.

İnşallah eskisinden daha güçlü bir şekilde en kısa zamanda aramıza dönersin.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Uche&Luciano karışımı = Joseph Yobo



Fenerbahçe'nin son transferi Nijerya Milli Takım kaptanı Joseph Yobo..

İngiltere Primier Lig'de 220 maça çıkan, öncesinde ise Fransa'da futbol oynayan Yobo'nun kiralık ta olsa Fenerbahçe'de futbol oynayacak olması son derece sevindirici takım adına.

Zira, şu günlerde bütün dünyayı kasıp kavuran Morinho'nun da söylediği gibi; "Hücumcular maç kazandırır, savunmalar ise kupa" sözünün gereği, futbolda belki de gol atmaktan daha önemlidir gol yememek.

Oyun stiline baktığımız zaman Fenerbahçe'de daha önce forma giyen ve efsaneleşen Uche gibi sağlam yapısınınn yanında geniş alanlarda daha hızlı bir oyuncu tipinde Yobo. Ayrıca geriden oyun kurma özelliği ile de Luciano'yu andıran bir stili var. Kısa alanlardaki sağlam paslarının yanısıra uzun ve isabetli pasları da kendisini, Fenerbahçe kadrosunda yeralan diğer defans oyuncularından ayıran bir özellik..

Son yıllarda Fenerbahçe savunmasına baktığımız zaman, özellikle 2006-07 sezonunda gelen şampiyonluk ve hemen akabindeki Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finalisti apoletinin takıldığı yılda, Fenerbahçe savunması son derece önemli iki oyuncuyu bünyesinde barındırıyordu.

Brezilyalı Edu Drecena ile birlikte Uruguaylı Diego Lugano, o yıllardaki savunmanın değişmez ikilisiydiler.

Ve Edu-Lugano ikilisi ile Fenerbahçe'nin 3 sezonda kaybettiği maç sayısı, bir elin parmaklarını bile geçmez. İstatistiklerle sabittir. Bakmayın siz o "Edu'nun kendi kalesine çok gol attığı" martavallarına..

Edu, CSKA Moskova maçında hata yapmıştır ve bu hatası Gökhan Gönül'ün takıma kazandırılmasına neden olmuştur. ( Edu'nun yaptırdığı penaltı sonrası oyundan düşmesine paralel olarak kenara alınmasıyla birlikte sağbek oynayan Önder Turacı stopere geçerken kulübedeki Gökhan Gönül sağbeke geçmiştir ve geçiş, o geçiştir.)

Yine Edu'nun Sevilla maçında kendi kalesine attığı gole rağmen o maçı da Fenerbahçe kazanmıştır ve bu 2 maç haricinde Edu'nun Fenerbahçe forması giyerken ciddi bir hatası olmamıştır. (Ali Sami Yen Stadı'da 29 Mart 2008 tarihinde oynanan maçta Nonda'nın attığı goldeki hatanın aslan payı, kalesini terkeden Volkan Demirel'e aittir ziya.)

Hal böyleyken Edu-Lugano ikilisinden herhangi birisinin olmadığı maçlarda, Fenerbahçe kalesi ciddi tehlikeler yaşadığı gibi önemli maçlar da kaybetmiştir.
(Lugano-Yasin, Lugano-Önder, Edu-Önder, Edu-Yasin v.s. ile oynandığı zaman)

Son 2 sezondur Fenerbahçe defansında yeralan Lugano-Bilica ikilisi de tıpkı Edu-Lugano ikilisi gibi birbirini "diğer defans oyuncularına nazaran" tamamlayan ikili gibi görünse de Bilica'nın ciddi hatalar yapması, her iki stoperin de "kesicilik ve markajda iyi, topu oyuna sokmada yeterli olmamaları" her iki stoperin de açık alanlarda ağır kalmaları, kapalı savunmalarda geçit vermezken kontrataklarda ciddi hatalar yapmaları gibi nedenlerden dolayı, savunmaya taze kan gerekliydi ve Yobo transferi umarız bu açığı kapatır.

Zira Fenerbahçe gibi sürekli hücumu düşünen, oyunu rakip yarı alanda oynamaya gayret eden ekiplerin karşılaşacakları kontrataklarda defansının da sağlam olması gerekir. Dikkat edilirse Fenerbahçe savunması kapandığı anlarda, rakibin o savunmayı aşması çok zordur ve bu savunma ile Fenerbahçe çok önemli maçları kazanmıştır. Yani "gömülü savunma" dediğimiz savunmalarda Bilica yerinde hamleler yapabiliyorken, ne zamanki oyun karşı alanda oynanıp ta ani kontra toplarla yakalandığı an, ciddi hatalar da beraberinde gelmektedir.

Nitekim, Avrupa Ligi'ne havlu atılan PAOK maçında yenilen gol, buna en açık bir örnektir.

Umarız Yobo, bu açığı kapatabilecek maçları da beraberinde getirir Fenerbahçe'ye..

Tüm camiaya hayırlı olsun bu transfer..

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Aranan "o kan" Okan



Fenerbahçe Profesyonel Futbol Takımı, yıllardan beri altyapısından oyuncu "çıkartmayan" bir yapıdadır malum üzere..

Altyapılarında son derece kaliteli futbolcuları diğer takımlara servis eden, geçtiğimiz yıllarda Efe İnanç, Kerim Zengin, Özgür Çek, yine geçtiğimiz yıl talihsiz bir kaza sonucu kaybettiğimiz Alper Balaban gibi bir çok futbolcuyu diğer Süper Lig takımlarına gönderen, ancak kendi bünyesinde bir türlü oynatmayan bir politikası vardı.

Ancak Aykut Kocaman ile birlikte bu anlayış yavaş yavaş değişiyor.

Daha önce çalıştığı takımların tamamında genç futbolculara duyduğu güveni sahaya sürdüğü kadrolarla ortaya koyan Kocaman, çok yerinde bir kararla bu akşam Okan Alkan'ı da tereddütsüz bir şekilde sahaya sürdü.

Mardin'deki Fenerbahçe Futbol Okulu bünyesinde keşfedilen, daha sonra geldiği Fenerbahçe A2 Futbol Takımı'nda sivrilen, haklı olarak yükseldiği A Takımda ise yerini hiç yadırgamayan, forma giydiği ilk lig maçında 2 asist ve kale çizgisinden çıkardığı bir golün yanısıra sayısız kanat ataklarına yön veren, tıpkı Gökhan Gönül gibi kısa mesafede aniden hızlanan, ayaklarına hakim yapısının yanısıra, ortalarının Gökhan Gönül'den sanki daha bir isabetli futbolu, Okan Alkan'ın Fenerbahçe tarafından aranan o "kan" olduğunu gösterdi.

Umarız bundan sonrası, hem Okan için hem de Fenerbahçe için daha hayırlı olur..

Hoşgeldin Okan..

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Hoşgeldin "Şandellerin Kralı"



Fenerbahçe tarihinde oldukça önemli bir yere sahip olan, 1988-89 sezonunda transfer olduğu Fenerbahçe formasıyla 3 defa Türkiye gol krallığı yaşayan ( 1988-89 sezonu 29 gol, 1991-92 sezonu 25 gol ve 1994-95 sezonu 27 gol ) mütevazi yaşantısı, iş ahlakı üst düzeyde anlayışı, disiplinli ve bir o kadar da centilmen davranışlarıyla taraflı tarafsız bütün futbol kamuoyunun takdirlerini almış bir isim olan Aykut Kocaman, artık Fenerbahçe Profesyonel Futbol Takımı Teknik Direktörü..

1995-96 sezonunun hemen bitiminde Fenerbahçeliler bir sabah gazetelerde okuduklarına inanamadılar. O sezon kazanılan şampiyonluğun bir numaralı mimarı Aykut Kocaman, Oğuz Çetin ile birlikte Başkan Ali Şen tarafından sarı-lacivertli renklerden uzaklaştırılmıştı. Nedeni ise oldukça basitti. Daha doğrusu kamuoyuna lanse edildiği şekildeki gibi değildi.

Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'den gönderilme nedeni, şampiyonluk sonrası Nokta Dergisi'ne verdiği bir demeçti. Aykut Kocaman, bu demecinde "Trabzonspor ile birlikte çok çetin bir şampiyonluk yarışı içerisine girdik, sonuçta biz kazandık, ancak ben Trabzonsporlu arkadaşlarım adına üzüntülüyüm, çünkü onlar da en az bizim kadar şampiyonluğu hakettiler." cümleleriyle birlikte aslında kendi sonunu da bilmeden, ancak "onurlu" bir şekilde hazırlıyordu.

Şimdi o Aykut Kocaman, yıllar sonra yeniden bu renklerdeki futbolun en başında, en yetkili isim..

Hoşgeldin "Şandellerin Kralı" diyelim ve Allah utandırmasın diye de dua edelim..