Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

14 Eylül 2013 Cumartesi

Fenerbahçe : 1 - Vakıfbank : 3 (Genç Bayanlar Voleybol Ligi 1.hafta maçı)





Fenerbahçe Genç Bayan Voleybol Takımı, Genç Bayanlar Voleybol Ligi 1.hafta maçında Bilge, Derya, Aslı, Cansu, Zeynep, Deniz libero Melis’ten oluşan kadrosuyla Burhan Felek 50.Yıl Spor Salonu’nda Vakıfbank’a 3-1 mağlup oldu.

Fenerbahçe Grundig : 2 - Tunus Milli Takımı : 2 (Voleybol hazırlık maçı)



Fenerbahçe Grundig Voleybol Takımı, hazırlık maçında Arslan, Fonteles, Miljkovic, Marshall, İbrahim, Oğuzhan ve Serkan (L) dan oluşan kadrosuyla, Dereağzı Lefter Küçükandonyadis Tesisleri’nde Tunus Milli Takımı ile 2-2 berabere kaldı.

Fenerbahçe Grundig : 3 - Tunus Milli Takımı : 0 (Voleybol hazırlık maçı)



Fenerbahçe Grundig Voleybol Takımı, hazırlık maçında Dereağzı Lefter Küçükandonyadis Tesisleri’nde Arslan, Fonteles, Miljkovic, Marshall, İbrahim, Oğuzhan ve Serkan (L) dan oluşan kadrosuyla, Tunus Milli Takımı’nı 3-0 mağlup etti.

1 Eylül 2013 Pazar

Fenerbahçe : 5 - Sivasspor : 2 (Spor Toto Süper Lig 3.hafta maçı) HOŞGELDİN İSYANKÂR FENERBAHÇE !!


Hafta içi CAS'tan beklediği kararı alamayan ve çıkan karar sonucu büyük hayal kırıklığıyla birlikte motivasyon kaybı yaşayan Fenerbahçe için, hiç kuşkusuz ki Sivasspor maçı çok ama çok önemliydi.

Denilebilir ki, "ligin henüz başı, puan kaybının telafisi vardır."

Ama işin aslı öyle değil.

Futbolcuların ve teknik ekiple birlikte, özellikle statta maç izleyen taraftarların, bu karara vereceği reaksiyon da önemliydi.

Hepsine tek tek değineceğiz.

Önce futbolcular:

Şampiyonlar Ligi'nden elenen, UEFA Ligi'nden ihraç edilen Fenerbahçeli futbolcular, bu sezonu "onur sezonu" olarak değerlendirmeliler ve ona göre hareket etmeliler hiç kuşkusuz ki.

Zira, sahada akıttıkları terin, sakatlanmalarının, tekmeye kafa uzatmalarının bir kıymet-i harbiyesi yokmuş demek ki birileri ve adil olması gerekenler nezdinde.

Bu bilinçle hareket eden Fenerbahçeli futbolcular da, Sivasspor maçına çok baskılı başladılar.

Bu baskıda birinci rol, şüphesiz ki lisans problemi yaşadığından dolayı bu vakte kadar Fenerbahçe formasını resmi maçlarda giyemeyen ve en son maçı Azerbaycan'daki Lankaran maçı olan Holmen'indi.

Oyunu iki yönüyle oynayan Holmen, aynı zamanda isabetli şutlar atan da bir oyuncu.

Defansında Egemen ve Alves ikilisini oturtmaya çalışan Ersun Yanal, solbekte de geçen hafta olduğu gibi Caner'i görevlendirdi.

Sağbek ise, malum.

Allah, sakatlık vermesin.

Orta sahada yılların değişmezi Selçuk Şahin-Raul Meireles ikilisi, önlerinde Holmen ve sağda Emenike, solda Kuyt, forvette Webo.

Öndeki 4 adam da, her an gol atabilecek kapasitede.

Holmen'in ön bölgede Sivasspor defansına yaptığı baskı, hem Webo-Emenike ikilisini, hem de arkalarındaki Selçuk-Meireles ikilisini rahatlattı ve Sivasspor defansı çıkarken çok top kaybetti.

İlk gol de böyle bir kayıp neticesinde geldi.

Gerçi o pozisyonda hakemin de bir şanssızlığı oldu ancak bizim anlatmak istediğimiz, bu sistemin Holmen ile daha da işler halde olmasıydı.

Emenike, sağ kanatta önceki maçlarından farklı olarak defansa da yardıma geldi.

Önceki maçlarda sadece ön sahada pres yapan Emenike, bu akşam Gökhan Gönül ile çok sık yardımlaşmaya girerek defansif görevini de yerine getirmiş oldu.

Solda-sağda-ortada, kısaca heryerdeki Kuyt ise, yine Fenerbahçe'nin en istikrarlı oyuncusuydu.

Attığı iki golle zor geçmesi muhtemel maçı kolaya çeviren isimlerin başında geliyordu Kuyt.

Erken gelen golün avantajını çok iyi kullanan Fenerbahçe, skoru korumak yerine farkı artırmayı düşündüğünden dolayı, 35.dakikada 3-0 ı buldu ve çok çok rahatlamış şekilde ikinci yarıya da başladı.

Alves, bu sezon ilk golünü atarken, yine bütün hava toplarını aldı, yerden gelen pozisyonlarda zaman zaman adamını kaçırsa da yine de topu oyuna sokmadaki hünerini bu maçta da gösterdi.

Geçen yıl Sow ve Kuyt ile çok iyi bir uyum sağlayan Webo ise, bu sezon Emenike'nin katılımıyla daha rahat pozisyona giriyor.

Maç içerisinde 3-4 defa net şekilde pozisyona giren ve değerlendiremeyen Webo, Caner'in harika asistini ise en iyi bildiği şekilde kafayla kaleye göndererek, sezonun siftahını yaptı.

Fenerbahçe'nin bu akşam önde basmasının ve kalesinde az pozisyon vermesinin en önemli nedenlerinden birisi, geçen hafta olduğu gibi bu akşam da takımın en çok çalışan oyuncularından olan, yılların ve yıllarla birlikte gelen 6 ayrı teknik adamın da "vazgeçemediği" Selçuk Şahin'di.

Selçuk Şahin, defansına yardım etti, forvetine yardım etti, beklerinin kademesine girdi, gollük şutunu ise Sivasspor kalecisi kurtarırken belki de haftanın en güzel gollerinden birisine engel oldu.

Hatta bir ara orta sahada 3 Sivassporlu oyuncu arasında yaptığı hareketle adeta Saraçoğlu çimlerinde "Xavi" den kesitler sundu.

Riski seven oyun anlayışıyla Selçuk Şahin, bir kısım tarafından beğenilmese de gerçek taraftar Selçuk Şahin'in kıymetini biliyor.

Umarız Selçuk ve O'nun gibi "yüreğini ortaya koyan" "16 numara gibi" gölgesine pres yapmayan oyuncu grubu bu takımda sürekli forma giyer.

Çünkü hakediyorlar.

Bir orduda hep general olmaz zira.

Bazen, askerler de olacak.

Bu takımın askerlerinden birisi de Selçuk Şahin'dir.

Sonradan oyuna giren Alper Potuk'a gelecek olursak;

Fenerbahçe kadrosunda umarız sürekli oynayan isimlerden birisi olur Alper Potuk.

Önünde Selçuk Şahin örneği var.

Yeteneği sorgulanmadan mücadelesi ve yüreğini sahaya koyduğu için bu takımda 10 yılı aşkın süredir forma giyiyor Selçuk.

Yedek kalsa da çalışarak tekrar formasını geri almayı biliyor.

Kendisinden iyi olan arkadaşları bulunduğu zaman da yedekliği sorun etmeden kenarda bekliyor.

Alper de bu akşam attığı golle Fenerbahçe kariyerine "merhaba" dedi.

İnşallah bu kariyer sürekli ve başarılı geçer.

***

Son gelişmelerden sonra en çok merak edilenlerin başında taraftar geliyordu.

CAS tarafından darbe vurulan Fenerbahçe'de taraftar, bu sezon maalesef 2-3 e bölünmüş durumda.

Yönetim lehinde olanlar, kendi havasında olanlar, yönetim aleyhinde olanlar.

Ne ararsanız var statta.

Ama hiçbir Fenerbahçe taraftarının, kendi stadında başkanına "Aziz Yıldırım, hesap versene" sloganı atmaması gerekir, atamaz, atmamalı.


Hele hele, hafta içi bir TV programında Trabzonspor'a kupayı geri alması yönünde yol gösteren, "obdüsmanlık" yapan Ali Şen için Aziz Yıldırım'a, "Ali Şen kardeşin, düşmanın değil" tezahüratını atamaz.

Ali Şen, icraatlarıyla şu anda Fenerbahçe camiasının "düşmanı" olduğunu resmen deklare etmiştir.

Zira hiçbir Fenerbahçeli, her fırsatta kendilerini boğmak isteyen, kulübü 3 yılda yaklaşık 500 milyon euro zarara uğratan hamlelerin içerisinde olan ve bu olayların bir numaralı müsebbibi Trabzonspor camiasına yol gösteremez, önderlik yapamaz, bayraktarlık rolüne soyunamaz.

Yapan her kimse, Fenerbahçe camiasının düşmanıdır.

Adı, ne olursa olsun..



Şimdi önümüzde kongre var.

Kongre kararı alan bir yönetime maç boyunca "yönetim istifa" demek ise, komiklikten öte birşey değildir.

Yüreği yeten, bu camiayı yıllardan beri her taraftan "Saran" lar ve camianın umudunu "kıran"lar, gelirler kongrede hesaplaşırlar yönetimle.

Dışardan, arabın yalellesiyle olmaz bu işler.

***

48 hafta sonra gelen 5 gollü galibiyetin ardından şimdi "lanetlenmiş" bir ara var.

Geçen yıllarda lige verilen her aranın ardından puan kayıpları yaşayan ve milli takımlarda çok sakat veren Fenerbahçe, umarız bu sezon bu talihsizlikleri yaşamaz.

Kasımpaşa maçı ve sonrasındaki Elazığspor maçları, Fenerbahçe için çok çok önemli.

Bu iki maçın da kazanılması halinde, ligin 5.haftasında Fenerbahçe liderliği devralabilir.

Darısı diğer maçlara..

Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu


Hakemler: Özgür Yankaya, Baki Tuncay Akkın, Serkan Akal

Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Alves, Egemen Korkmaz, Caner Erkin, Selçuk Şahin, Meireles, Holmen (Dk. 82 Alper Potuk), Emenike (Dk. 81 Mehmet Topuz), Kuyt, Webo

Sivasspor: Borjan, Cicinho, Manuel da Costa, Ümit Kurt, Ziya Erdal, Burhan Eşer, Adem Koçak, Kadir Bekmezci (Dk. 72 Cihan Özkara), Chahechouhe, Taouil, Utaka

Goller: Dk. 15 ve 35 Kuyt, Dk. 32 Alves, Dk. 49 Webo, Dk. 89 Alper Potuk (Fenerbahçe), Dk. 55 Chahechouhe, Dk. 83 Cicinho (Sivasspor)

Sarı Kartlar: Dk. 47 Kadir Bekmezci, Dk. 85 Manuel da Costa, Dk.87 Cihan Özkara (Sivasspor), Dk. 52 Alves (Fenerbahçe)



31 Ağustos 2013 Cumartesi

Sen Fenerbahçeli futbolcu kardeşim.. Bu satırlar sana..



Bu satırların muhatabı, Fenerbahçe Profesyonel Futbol Takımı kadrosundaki "bütün" futbolculardır.

Bütün Teknik ve İdari kadrodur..


2010-11 sezonunun ikinci yarısının başında Antalya deplasmanında başlattığınız büyük çıkış ve başkaldırış, "sisteme" karşıydı.

Sizi, o sezon ligde düşünmediklerini açıkça beyan eden ve her fırsatta maçlarda bunu hareketleriyle ortaya koyan diğer takımların tamamı, sizler karşısında tekvücut olurken maçlarınız adeta meydan muharebesi şeklinde cereyan ediyordu.

Hatırlayın sezonun 29.haftasını ve İstanbul'da oynadığınız Gaziantepspor maçını..Ölüp ölüp dirildiğiniz, tekmelere kafa uzattığınız ve maçın uzatma dakikalarında Stoch'un ceza sahası dışından çektiği şutta direkten dönen topu ceza sahası içerisinde boş kaleye gönderen Andre Santos'un attığı golü..

Ve o maçta yaşadıklarınızı..

30.haftasını ve Buca deplasmanını hatırlayın o sezonun..

İlk yarısını 3-1 mağlup bitirdiğiniz maçta ikinci yarıdaki "onurlu mücadelenizi" ve 5-3 lük galibiyetinizi hatırlayın.

Yine hatırlayın aynı sezonun 32.haftasında deplasmanda oynadığınız Kardemir Karabükspor maçını..

Rakibin kalecisinin bile son dakikalarda ceza sahanız içerisinde gol aradığı anları hatırlayın.

Tekmelerin havalarda uçuştuğu, kazanmak için tekmelere kafa uzatmanızı hatırlayın.

Ve de hatırlayın "Cesur Yürek Lugano" nun attığı golle maçı zar zor 1-0 kazanarak yolunuza kayıpsız devam ettiğinizi.

Son haftaya gidin veya..

34.haftaya girilirken 78 puan ve averajla öndeydiniz..

Şampiyonluk yolunda artık önünüzde sadece 90 dakika kalmıştı, ama mutlaka kazanmanız gereken bir maçtı.

Çok rahat bir şekilde maça başlamış ve 6.dakikada da öne geçmiştiniz hani.

Sonrasında rehavete girerek kalenizde gördüğünüz beraberlik golüne karşılık devre biterken Selçuk Şahin'in "güdümlü füzesinin" kaleci hatasıyla golle sonuçlanmasını..

"Korcan Çelik şimdi serbest ve futbol oynayabiliyor.."

Halbuki o maçtan sonra ne de acımasız şekilde eleştirilmiş, ilerleyen aylarda ise Metris'te "mecburi ikamet" etmek zorunda kalmıştı.

Şimdilerde Galatasaray forması giyen Erman Kılıç'ın 65 ve 90.dakikalarda attığı gollerden sonra nasıl da büyük bir kabus içerisine girdiğinizi unutmayın.

Nasıl unutabilirsiniz ki?

Siz değil miydiniz yoksa daha önce 2 defa son maçta şampiyonluk kaçıran futbolcu grubu?

Yine aynı talihsizliği yaşamamanız için hiçbir neden yoktu.

Yiyeceğiniz bir gol, sizi saraydan sürgüne gönderebilecekti taraftar ve camia nezdinde.

Stres ve heyecanın tavan yaptığı o anlardan sonra kazandığınız şampiyonluktan sonra ne de büyük sevinç yaşamıştınız saha içerisinde.

Bizler ekranları başında tırnaklarımızı kemirmiştik son anlarda..

İzleyememiştik bile son anları.

Halbuki sizin rakibiniz olan "malum camia" o sezon ne de kolay kazanıyordu maçlarını.

Mesela siz 32.hafta deplasmanda Karabükspor karşısında tekmeye kafa uzatarak, rakip kalecinin ceza sahanızda gol girişimlerini engelleyerek zoraki kazanırken rakibiniz olan "malum takım" Bucaspor deplasmanında 87.dakikada yediği gole sadece 1 dakika sonra "cevap verebiliyor" Bucasporlu defans oyuncusunun Umut Bulut'a "yaptığı asistle" galip geliyorlardı maç sonunda..

Veya aynı sezonun 29.haftasında İstanbul'da Gaziantepspor'u 95.dakikada attığınız golle mağlup edebiliyorken sizler, "malum takım" aynı takımı 31.haftada kendi sahasında ilk 20 dakikada attığı 3 golle mağlup etmeyi "başarabiliyordu."


Unutmadınız, unutamazsınız..

O sezon bitiminde, bütün takım tatildeyken "birileri inceden inceye" çalışıyordu.

Sizlerin, 17 maçın 16 sını kazandığınız, sadece Bursaspor ile Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda berabere kaldığınız o muhteşem sezonu ve emeklerinizi hiçe sayarak hakkınızda "iddianameler" hazırlamakla meşguldüler.

Unutmayın..

Başkanınız, bir Temmuz sabahı aniden evinden alınıyor, tesislerdeki odalarınıza baskınlar yapılıyor, maça çıkmadan önce yaptığınız bütün "uğur ve totemler" birer "şike belgesi" olarak ekleniyordu klasörlere.


Unutmayın..

Hepiniz şoktaydınız..

İsyandaydınız..

"Nasıl olur bu?" diyordunuz kendi kendinize..

Zira bir sezon boyunca çektiğiniz saha içi ve saha dışı sıkıntıları birtek siz biliyordunuz, bir de Allah.

Gittiğiniz deplasmanlarda her türlü hakarete maruz kalıyor, her türlü kinayeli bakış ve lafların muhatabı oluyor, "malum takım yöneticilerinin" her gün gazetelerdeki "Türkiye'nin 4 te 1 i bizim şampiyon olmamızı istiyor" martavallarını ekranlarda izliyor, gazetelerde okuyordunuz..

Ama siz bunlara kulak asmıyordunuz sezon içerisinde..

İşte bu psikolojik savaşın galipleri olan sizler, masa başı oyunlarla mağlup edilmeye çalışılıyor ve bunda da başarısız oluyordunuz sezon sonu itibariyle.

Hakkınız olan Şampiyonlar Ligi'nden ihraç edilirken gelirleriniz gaspediliyor, aynı yolda ter akıttığınız arkadaşlarınız, Niang, Lugano, Andre Santos gibi takımın önemli oyuncularından ayrı kalıyordunuz..

Unutmayın..

O dönemki Teknik Direktörünüz Aykut Kocaman'ın "kocaman" yüreği ve emeği sayesinde bir sonraki sezona başlıyor, "onur mücadelenize" kaldığınız yerden devam ediyordunuz.

Öyle ki, Başkanınız içeri atanlar, saha içerisinde de İstanbul'da oynanan Karabükspor maçının 6.dakikasında kaptanızı Alex De Souza'yı dışarı atıyorlardı.

Neye uğradığınızı şaşırmanıza rağmen sezon sonuna kadar mücadelenizden vazgeçmiyor, defalarca penaltılarınız çalınmazken "şehrin diğer yakasındaki" meslektaşlarınıza ise basit ve ucuzdan ikram edilen penaltı ve goller sayesinde son haftaya başa baş giriyordunuz.

Öyle ki, bütün bu zorluklara rağmen eğer son hafta rakibinizi içeride mağlup edebilseydiniz, "çifte kupalı" şampiyon apoletini takacaktınız.

Ama olmadı.

Canınız sağolsun.

Unutmayın..

Bir sezon boyunca başkanınız soğuk ranzaların üzerinde güneşi görmeyi hayal ederken, taraftarlarınız joplanıyor, gazlanıyor, hertürlü takibat altında sizlere destek vermeye devam ediyorlardı.

Unutmayın..

Eşleriniz, çocuklarınız, anne babalarınız büyük bir psikolojik sınav veriyorlardı, gittikleri ortamlarda "dış güçler karşısında."

Unutmayın..

Sizleri, o sezon Şampiyonlar Ligi'nden men edenler, bu sezon da yine emeğinizin karşılığı olan ve geçen sezon kılpayı kaçırdığınız UEFA Kupası'nı almanıza engel oldular.

Unutmayın.

Ve şimdi sizlerin son bir görevi kaldı.

Bu sezon için.

Onurunuz için.

Namusunuz için..

Gururunuz için..

Kendinize saygınız için.

Bugüne kadar müsabakalarda bireysel ne hata yaptıysanız artık bizden yana aftır bu hatalar.

Bugünden sonra sizleri yeni bir görev ve misyon bekliyor.

Sizlere bu sıkıntıları reva görenlere cevabınız, bundan sonra, "bundan önce de olduğu" gibi yine sahalarda olmalıdır.

Çıkın,

Oynayın..

Tekmeye kafa uzatın.

Ölmezsiniz korkmayın..

Sizlere, maddi manevi en büyük imkanları sunan bu camia ve taraftarın, beklentilerini boşa çıkarmayın.

Bu sezon öyle bir mücadele ortaya koyun ki, her maçınızın sonunda "sizlerin şike yaptığınızı" düşünsünler, "kuş beyinliler."

Öyle maçlar çıkartınız ki hepinizin ismi, maç sonunda dakikalarca şarkı haline getirilsin tribünler tarafından.

Aranızdan, bu mücadeleye yüreği yetmeyen varsa, "şimdi ayrılsın bu camiadan."

Mazaretinizi kabul görürüz.

Sizi yadırgamayız.

Profesyonelsiniz kabul ediyoruz.

Ama bu camia sizden, bu dönemde "amatörce oynamanızı" bekliyor.

Profesyonel yaşayın ama amatörce oynayın..

Yüreğinizi koyun ortaya.

Onurunuzu korumak için.

Gururunuzu kurtarmak için.

Namusunuza laf gelmemesi için.

Çıkın ve "onlara verin derslerini."

El mi yaman bey mi yaman görsünler..

Sizi bu arenada yok etmek isteyenler, sezon sonunda "kupaları kendi elleriyle size vermek zorunda kalsın."

Taraftarın ve camianın sizden beklentisi budur.

Sizin, 2010-11 sezonunda alın terinizle, gözyaşınızla, eşlerinizden, çocuklarınızdan, anne ve babalarınızdan aldığınız zamanlarınızla kazandığınız o değerli kupayı, şimdilerde masa başı oyunlarıyla geri almaya çalışan sinsi ve hain güruhlar var.

Kendinize gelin..

Sahada kazandıklarınızı, masa başı oyunlarıyla alt etmeye çalışanlara, bu sezon yapacağınız çıkışla set olun, engel olun..

Sahi siz bu "şikeyi hangi takım ve oyuncularla yaptınız?"

Eğer bu soruya verecek cevabınız yoksa, "hodri meydan" deyin birkez daha..

Gazanız mübarek olsun,

Allah, yardımcınız olsun..

Vira bismillah..


30 Ağustos 2013 Cuma

Uyan Fenerbahçeli, gör artık gerçekleri: 3 Temmuz süreci şike mi yoksa rant savaşları mı? Fenerbahçe ne için kurban edildi, ediliyor? Belgeleriyle !!




Kanal T'de, Orhan Zeki Ak, Başar Büyükkol, Uğur Onur Urhan'ın katıldığı, 3 Temmuz sürecinin başında yayınlanan bir program aşağıda.

2 saat 20 dakikalık program, izlenmeye değer.

Ama asıl can alıcı nokta, 12 dakikalık diğer görüntü, özeti yani.

Her ikisini de upload ettim,

Neden FENERBAHÇE ve Aziz Yıldırım seçildi "birileri" tarafından, daha net anlaşılır..

(İşin acı tarafı, bu görüntüleri sizlerle paylaşırken, Emre Belözoğlu'nun TRT Spor'da konuk olduğu "Bay Gol" programında, 2010-11 sezonunu anlatırken gözlerinin dolması ve "O dönemdeki oyuncu grubu çok değerliydi ve hepsi FENERBAHÇE tarihinde şimdiden yerlerini almıştır, biz o maçları nasıl kazandığımızı bir biz biliriz bir de Allah." sözlerini duymak.)

Programın tamamı:


Asıl can alıcı noktalar; 12 dakikalık özet:
Ve bu da, aynı gazeteci Uğur Onur Urhan'ın, 29 Ağustos 2013 tarihinde programın yorumlarına, Youtube'da verdiği cevap :
"Bu daha birşey değil, Kapalı kapılar ardında ne pazarlıklar yapmış Nihat Özdemir, bir bilseniz" cümlesine dikkat !

Burada bir delil olarak dursun.

26 Ekim'de kongre var malum.. Ne olur ne olmaz..



29 Ağustos 2013 Perşembe

Çok ileri gittin Aziz Yıldırım, çok.. Bu kadar ileri gitmek; "Yassah hemşehrim"



1998 in 14 Şubat'ında kavuştun "sevgiline."

Bir Sevgililer Günü idi.

Sadece 1 oy farkla hem de.. Üstelik te sonraki yıllarda o bir oyun sahibi "hep ben" oldu..Faili meçhul kaldı yani..

O zamanlar, Fenerbahçe Spor Kulübü, tabiri caizse "merdiven altında" yapmıştı kongresini..

Tesis yok, salon yok, imkan yok.. Yok, yok, yok..

Sadece "goygoycuların" bolca olduğu bir ortam vardı..

Davul sende idi ama tokmak başkasında idi..Başkan seçilmiştin ancak yönetim kurulu, diğer başkan adayının listesi ağırlıklıydı..

İlk sezonunda aslında pek te başarısız değildin sportif anlamda.. O Samsun delasmanı yok mu o Samsun deplasmanı? işte herşeyin ters döndüğü akşamdı o akşam..

Vural'ın gaddarca tekmesi ile bir anda neye uğradığını şaşıran Metin Diyadin'in şahsında, bütün Fenerbahçeli futbolcular etkilenmiş, sonraki maçlarda adeta topa girmez olmuşlardı..

Sezon bitiminde Rıdvan'lı günlerin başlamıştı..

Kulüp yönetiminde 8-9 yıllık tecrüben olmasına rağmen, hataların vardı geçmiş zaman içerisinde..

İşte o hatalarından birisi de, sıkça teknik adam değiştirmen olmuştu. Rıdvan Dilmen'in henüz mağlubiyeti bile yokken, bir anda istifasını istedin ve MTK maçı akşamı yollarını ayırdın.. Tabi sezonun geriye kalanını da heba ederek..

Sonraki sezon, o çok istediğin şampiyonluk için bütün imkanları seferber ettin..

Tabi bu arada, 1997 yılında temeli atılan Samandra Tesisleri'ne hız verip bir an önce bitirdin, takımı Dereağzı'ndan Samandra'ya taşıdın..

Yok, yoktu o tesislerde..

Sonra dünya yıldızlarına yöneldin..

Revivoları, Rapajcleri, Anderssonları getirirken, Mustafa Denizli ile de söz kestin..

Sezon içerisinde, önceki 4 sezonda şampiyon olan "şehrin diğer yakasındaki" rakibini altetmek için bütün imkanlarını seferber ettin..

Maddi-manevi..

Sezonu mutlu sonla tamamlarken, sen de kafandaki isimlerle yola devam etme kararını aldın ve bir akşam, Fenerbahçeliler şampiyonluğu kutlarken, istifanı verdin.. Daha güçlü geriye dönmek adına..

Ve döndün de..

Hem de öyle bir döndün ki..

Dünya yıldızlarına, Türkiye'yi mesken ettin adeta..

Ortegalarla, Anelkalarla, Appiahlarla, Alexlerle adeta gövde gösterisi yaptın..

Futbola yatırım yaparken, aynı zamanda altyapı hamlesine de giriştin.. Fikirtepe Tesisleri, Faruk Ilgaz Tesisleri, İncek Tesisleri, Düzce Topuk Yaylası Tesisleri, say say bitmez.. Nereye dönsen orada bir tesis..

En büyük eserin ise, Şükrü Saraçoğlu..

Bütün haşmet ve heybetiyle duruyor orada..

Öyle ki, o statta henüz daha mağlubiyetin yok "şehrin diğer yakasına" karşı..

Amatör branşlara yöneldin.. Basketbola herkes "sepet" gözüyle bakarken sen, yine dünya yıldızlarını, NBA yıldızlarını bıkmadan, usanmadan getirdin..

Hatta getirdiğin sporcular Türkiye'ye 3-5 gömlek büyük geldiler, "dopingçi" diye suçlandılar.. Tıpkı bugünlerde senin "şikeci" diye suçlandığın gibi..

Ama sonrasında senin getirip te "dopinçi" diye karalanan Taurasi'ye bu defa ezeli rakibin kurtarıcı diye saldırdı.. Tıpkı senin formanı giydiği süreçte, "dopinçi" diye saldırdığı gibi..

Dünyaca ünlü ekomomist dergilerine kapak oldun gün geldi..

Göreve ilk seçildiğin gün kongrede yaptığın konuşmada, "Hedefimiz 10 yıl sonra Fenerbahçe'nin bütçesini 300 milyon dolara çıkarmaktır" demiştin hatırlıyor musun?

İşte bugün o hedefinin katbekat ötesindesin..

Yıllardır Türkiye'de belki de en çok konuşulan isim oldun..

Her şampiyon oluşunda ne gariptir ki Federasyon Başkanları değişti..

2003-04 te şampiyon oldun, Haluk Ulusoy-Levent Bıçakçı değişikliği oldu..

2004-05 te şampiyon oldun, yeniden Levent Bıçakçı-Haluk Ulusoy değişikliği oldu..

2006-07 de şampiyon oldun, bu defa Haluk Ulusoy-Hasan Doğan değişikliği oldu.. Sonra Hasan Doğan aniden rahmetli oldu da bu gelenek değişti.

Fenerbahçe'yi boşladın çok zaman, Türk futbolu adına..

Önce yayıncı kuruluşla amansız bir kavgaya tutuştun, haklarını korumak adına..

Kulüpler Birliği'nden dışlandın, ihraç edildin, hatta "Bölücü terörist" ilan edilerek..

Sonrasında masaya yumruğunu vurdun..

Kim için?

Bugün, kanlı bıçaklı olduğun Trabzonspor için..


"Bu ülkede biz de şampiyon olduk, Trabzonspor da.. Bizim yayın gelirimize yakın para vermezseniz, havuzda yokuz" dedin yüksek sesle..

"Nankörlere inat" şekilde hem de..

Sonrasında aldın paraları çatır çatır..

Anadolu kulüplerini palazlandırdın..

Şimdilerde senin stadında, sana kafa tutan, tekme tokat giren Gaziantenspor gibi mesela, Kayserispor gibi mesela..

Yetmedi, onlara başkanlık yaptın..

"Aman Azizim" dedirttin "dost meclislerinde"

Bütün bunlarla uğraşırken kendi camianın içerisini "Saran" ve senin kolunu "Kıran" larla mücadele ettin yıllar boyu..

Bütün para musluklarının başında oturdun..

Ah be "Azizim"

Kulak arkası ettin sana karşı oynanan oyunları..

Önce 2005 te denediler yıkmak için..

Bütün bir lig bir oldu karşında..

"Kupa bizim, lig onların" diyenlerin "Papermoon" yemeklerinde toplandıklarını görmezden geldin..

Tıpkı şimdilerde suçlandığın ve "şikenin delili" diye gösterilen o "yemek fotoğrafları" var ya..

İşte o pozların aynısını, bu defa "amacına binaen" verenler vardı da sen görmezden geldin..

Sezon sonunda ise bir anda ne olduğunu anlayamadın...

"Yeşil-siyah" kravatlıların içten oymasıyla şampiyonluğu verdiğin gün, seni "gitti" sandılar..

Ama büyük camian, sana sahip çıktı, hevesleri kursaklarında kaldı..

Yeniden döndün..

Hem de daha güçlü bir şekilde..

Sonra devam ettiler ayakoyunlarına..

2006-07 de şampiyonluğa giderken "iftiracıları" çıkardılar "itirafçı" adına..

Cihan Oskaylar türedi, TV programcıları destekli..Topyekün savaş açtılar..

Tıpkı şimdilerde açıldığı gibi..

2000-01 sezonundaki şampiyonluğuna da leke sürmek istediler..

Ellerinde kaldı sonrasında..

Devam ettiler, yılmadılar..

Bu defa Federasyon kaynaklı olarak saldırıya uğradın..

Tam 1,5 yıl hak mahrumiyeti cezası verdiler, bütün yönetim kadrolarınla birlikte toplam 3,5 yıl hak mahrumiyeti cezası verdiler..

"Derelileri" çıkardılar karşına..

Tıpkı 2 yıl önce Denizli'de çıkardıkları gibi..

Bu defa kendi stadında çıkardılar karşına..

O hani 27 yıldır alamadığın kupa vardı ya..

İşte o kupanın tam da bir kulbunu tuttuğun anda bir anda çekip alıverdiler elinden..

Sahanı kapattılar tam 3 maç..

Yılmadın, İzmir'e döktün onbinleri, yüzbinleri..

Aldın geldin şampiyonluğu..

Sonra o şampiyonluk apoletiyle "şehrin diğer yakasına" gittin, "sulu bir Mayıs akşamında"

Alkış yerine, onbinlerce yabancı madde aldın..

100.yılında bütün branşlarında şampiyon oldun, Erkek Voleybolu hariç.. O da kendi antrenör hatandan gitti elinden..

Tam 1137 kupa ve madalya aldı sporcuların o sezon, rekorlar kitabına resmen girdin..Bir sezonda en fazla kupa ve madalya kazanan kulüp ünvanın teslim edildi "Guinnes" tarafından..

Son 5 yılda Türkiye'de takım sporları bazında oynanan 25 finalin tam 24 ünde sen vardın.. Ve bu 25 finalin 17 sini kazandın, şampiyon oldun, diğerlerinde ise 2.oldun..En kötü derecen, 2008-09 da futboldaki lig dördüncülüğü, kupa finalisti.

Devam ettin "büyük resme" bakmaya..

Eteklerinden tutup çekmek isteyenlerin elinden tuttun, onları da kendi seviyene çıkarmaya çalıştın..

O temellerini attığın, sırtlarını sıvazladığın bayan basketbolcular, senin içeriye alındığın gün Milli Takımlar bazında Avrupa 2.oldu, haberin var mı?

Hem de 2 sezon..

Senden önce amatörler "gerçekten amatördü"

2010-11 sezonunda, takım sporlarında faaliyet gösterdiğin 9 branşta da şampiyon oldun..

Müzedeki çalışanların, "kupa taşımaktan" yoruldu adeta..

Gıpta ile izlendin, gurur ile takip edildin..

Rakiplerinin her türlü çekememezliğine rağmen, hep dik durdun..

Velhasılı;

15 yıldır Türkiye'nin en büyük kulübünü yönetiyorsun, trilyonlarca parayı tek başına idare ediyorsun..

Sana "güzellikle" kaç defa "git" dediler..(!)

"Gitmem" dedin..

"Yapacak daha işimiz var" dedin..

"İncek Tesisleri, Ataşehir Arena, Topuk Yaylası" dedin..

"Bitsin" dedin..

Ama işte şimdi görüyorsun..

Bu kadar palazlanırsan, bu kadar büyürsen ve bu kadar "güzellikle git" demekten anlamazsan, adamı böyle hergün hastane odalarında sabahlatırlar.. Ceza üstüne ceza verirler, yarınlarını tehdit ederler, torunlarına hasret bıraktırırlar..

Sen de haykırırsın adliye koridorlarında.. Çağlayan'da, Lozan'da, Nyon'da..

"Ya beni aklayın, ya da asın" diye..

Anlamadın mı sen daha?

Bu kadar ileri gitmek, hele de bizim ülkemizde..

"Yassah hemşehrim."