Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Sen Fenerbahçeli futbolcu kardeşim.. Bu satırlar sana..



Bu satırların muhatabı, Fenerbahçe Profesyonel Futbol Takımı kadrosundaki "bütün" futbolculardır.

Bütün Teknik ve İdari kadrodur..


2010-11 sezonunun ikinci yarısının başında Antalya deplasmanında başlattığınız büyük çıkış ve başkaldırış, "sisteme" karşıydı.

Sizi, o sezon ligde düşünmediklerini açıkça beyan eden ve her fırsatta maçlarda bunu hareketleriyle ortaya koyan diğer takımların tamamı, sizler karşısında tekvücut olurken maçlarınız adeta meydan muharebesi şeklinde cereyan ediyordu.

Hatırlayın sezonun 29.haftasını ve İstanbul'da oynadığınız Gaziantepspor maçını..Ölüp ölüp dirildiğiniz, tekmelere kafa uzattığınız ve maçın uzatma dakikalarında Stoch'un ceza sahası dışından çektiği şutta direkten dönen topu ceza sahası içerisinde boş kaleye gönderen Andre Santos'un attığı golü..

Ve o maçta yaşadıklarınızı..

30.haftasını ve Buca deplasmanını hatırlayın o sezonun..

İlk yarısını 3-1 mağlup bitirdiğiniz maçta ikinci yarıdaki "onurlu mücadelenizi" ve 5-3 lük galibiyetinizi hatırlayın.

Yine hatırlayın aynı sezonun 32.haftasında deplasmanda oynadığınız Kardemir Karabükspor maçını..

Rakibin kalecisinin bile son dakikalarda ceza sahanız içerisinde gol aradığı anları hatırlayın.

Tekmelerin havalarda uçuştuğu, kazanmak için tekmelere kafa uzatmanızı hatırlayın.

Ve de hatırlayın "Cesur Yürek Lugano" nun attığı golle maçı zar zor 1-0 kazanarak yolunuza kayıpsız devam ettiğinizi.

Son haftaya gidin veya..

34.haftaya girilirken 78 puan ve averajla öndeydiniz..

Şampiyonluk yolunda artık önünüzde sadece 90 dakika kalmıştı, ama mutlaka kazanmanız gereken bir maçtı.

Çok rahat bir şekilde maça başlamış ve 6.dakikada da öne geçmiştiniz hani.

Sonrasında rehavete girerek kalenizde gördüğünüz beraberlik golüne karşılık devre biterken Selçuk Şahin'in "güdümlü füzesinin" kaleci hatasıyla golle sonuçlanmasını..

"Korcan Çelik şimdi serbest ve futbol oynayabiliyor.."

Halbuki o maçtan sonra ne de acımasız şekilde eleştirilmiş, ilerleyen aylarda ise Metris'te "mecburi ikamet" etmek zorunda kalmıştı.

Şimdilerde Galatasaray forması giyen Erman Kılıç'ın 65 ve 90.dakikalarda attığı gollerden sonra nasıl da büyük bir kabus içerisine girdiğinizi unutmayın.

Nasıl unutabilirsiniz ki?

Siz değil miydiniz yoksa daha önce 2 defa son maçta şampiyonluk kaçıran futbolcu grubu?

Yine aynı talihsizliği yaşamamanız için hiçbir neden yoktu.

Yiyeceğiniz bir gol, sizi saraydan sürgüne gönderebilecekti taraftar ve camia nezdinde.

Stres ve heyecanın tavan yaptığı o anlardan sonra kazandığınız şampiyonluktan sonra ne de büyük sevinç yaşamıştınız saha içerisinde.

Bizler ekranları başında tırnaklarımızı kemirmiştik son anlarda..

İzleyememiştik bile son anları.

Halbuki sizin rakibiniz olan "malum camia" o sezon ne de kolay kazanıyordu maçlarını.

Mesela siz 32.hafta deplasmanda Karabükspor karşısında tekmeye kafa uzatarak, rakip kalecinin ceza sahanızda gol girişimlerini engelleyerek zoraki kazanırken rakibiniz olan "malum takım" Bucaspor deplasmanında 87.dakikada yediği gole sadece 1 dakika sonra "cevap verebiliyor" Bucasporlu defans oyuncusunun Umut Bulut'a "yaptığı asistle" galip geliyorlardı maç sonunda..

Veya aynı sezonun 29.haftasında İstanbul'da Gaziantepspor'u 95.dakikada attığınız golle mağlup edebiliyorken sizler, "malum takım" aynı takımı 31.haftada kendi sahasında ilk 20 dakikada attığı 3 golle mağlup etmeyi "başarabiliyordu."


Unutmadınız, unutamazsınız..

O sezon bitiminde, bütün takım tatildeyken "birileri inceden inceye" çalışıyordu.

Sizlerin, 17 maçın 16 sını kazandığınız, sadece Bursaspor ile Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda berabere kaldığınız o muhteşem sezonu ve emeklerinizi hiçe sayarak hakkınızda "iddianameler" hazırlamakla meşguldüler.

Unutmayın..

Başkanınız, bir Temmuz sabahı aniden evinden alınıyor, tesislerdeki odalarınıza baskınlar yapılıyor, maça çıkmadan önce yaptığınız bütün "uğur ve totemler" birer "şike belgesi" olarak ekleniyordu klasörlere.


Unutmayın..

Hepiniz şoktaydınız..

İsyandaydınız..

"Nasıl olur bu?" diyordunuz kendi kendinize..

Zira bir sezon boyunca çektiğiniz saha içi ve saha dışı sıkıntıları birtek siz biliyordunuz, bir de Allah.

Gittiğiniz deplasmanlarda her türlü hakarete maruz kalıyor, her türlü kinayeli bakış ve lafların muhatabı oluyor, "malum takım yöneticilerinin" her gün gazetelerdeki "Türkiye'nin 4 te 1 i bizim şampiyon olmamızı istiyor" martavallarını ekranlarda izliyor, gazetelerde okuyordunuz..

Ama siz bunlara kulak asmıyordunuz sezon içerisinde..

İşte bu psikolojik savaşın galipleri olan sizler, masa başı oyunlarla mağlup edilmeye çalışılıyor ve bunda da başarısız oluyordunuz sezon sonu itibariyle.

Hakkınız olan Şampiyonlar Ligi'nden ihraç edilirken gelirleriniz gaspediliyor, aynı yolda ter akıttığınız arkadaşlarınız, Niang, Lugano, Andre Santos gibi takımın önemli oyuncularından ayrı kalıyordunuz..

Unutmayın..

O dönemki Teknik Direktörünüz Aykut Kocaman'ın "kocaman" yüreği ve emeği sayesinde bir sonraki sezona başlıyor, "onur mücadelenize" kaldığınız yerden devam ediyordunuz.

Öyle ki, Başkanınız içeri atanlar, saha içerisinde de İstanbul'da oynanan Karabükspor maçının 6.dakikasında kaptanızı Alex De Souza'yı dışarı atıyorlardı.

Neye uğradığınızı şaşırmanıza rağmen sezon sonuna kadar mücadelenizden vazgeçmiyor, defalarca penaltılarınız çalınmazken "şehrin diğer yakasındaki" meslektaşlarınıza ise basit ve ucuzdan ikram edilen penaltı ve goller sayesinde son haftaya başa baş giriyordunuz.

Öyle ki, bütün bu zorluklara rağmen eğer son hafta rakibinizi içeride mağlup edebilseydiniz, "çifte kupalı" şampiyon apoletini takacaktınız.

Ama olmadı.

Canınız sağolsun.

Unutmayın..

Bir sezon boyunca başkanınız soğuk ranzaların üzerinde güneşi görmeyi hayal ederken, taraftarlarınız joplanıyor, gazlanıyor, hertürlü takibat altında sizlere destek vermeye devam ediyorlardı.

Unutmayın..

Eşleriniz, çocuklarınız, anne babalarınız büyük bir psikolojik sınav veriyorlardı, gittikleri ortamlarda "dış güçler karşısında."

Unutmayın..

Sizleri, o sezon Şampiyonlar Ligi'nden men edenler, bu sezon da yine emeğinizin karşılığı olan ve geçen sezon kılpayı kaçırdığınız UEFA Kupası'nı almanıza engel oldular.

Unutmayın.

Ve şimdi sizlerin son bir görevi kaldı.

Bu sezon için.

Onurunuz için.

Namusunuz için..

Gururunuz için..

Kendinize saygınız için.

Bugüne kadar müsabakalarda bireysel ne hata yaptıysanız artık bizden yana aftır bu hatalar.

Bugünden sonra sizleri yeni bir görev ve misyon bekliyor.

Sizlere bu sıkıntıları reva görenlere cevabınız, bundan sonra, "bundan önce de olduğu" gibi yine sahalarda olmalıdır.

Çıkın,

Oynayın..

Tekmeye kafa uzatın.

Ölmezsiniz korkmayın..

Sizlere, maddi manevi en büyük imkanları sunan bu camia ve taraftarın, beklentilerini boşa çıkarmayın.

Bu sezon öyle bir mücadele ortaya koyun ki, her maçınızın sonunda "sizlerin şike yaptığınızı" düşünsünler, "kuş beyinliler."

Öyle maçlar çıkartınız ki hepinizin ismi, maç sonunda dakikalarca şarkı haline getirilsin tribünler tarafından.

Aranızdan, bu mücadeleye yüreği yetmeyen varsa, "şimdi ayrılsın bu camiadan."

Mazaretinizi kabul görürüz.

Sizi yadırgamayız.

Profesyonelsiniz kabul ediyoruz.

Ama bu camia sizden, bu dönemde "amatörce oynamanızı" bekliyor.

Profesyonel yaşayın ama amatörce oynayın..

Yüreğinizi koyun ortaya.

Onurunuzu korumak için.

Gururunuzu kurtarmak için.

Namusunuza laf gelmemesi için.

Çıkın ve "onlara verin derslerini."

El mi yaman bey mi yaman görsünler..

Sizi bu arenada yok etmek isteyenler, sezon sonunda "kupaları kendi elleriyle size vermek zorunda kalsın."

Taraftarın ve camianın sizden beklentisi budur.

Sizin, 2010-11 sezonunda alın terinizle, gözyaşınızla, eşlerinizden, çocuklarınızdan, anne ve babalarınızdan aldığınız zamanlarınızla kazandığınız o değerli kupayı, şimdilerde masa başı oyunlarıyla geri almaya çalışan sinsi ve hain güruhlar var.

Kendinize gelin..

Sahada kazandıklarınızı, masa başı oyunlarıyla alt etmeye çalışanlara, bu sezon yapacağınız çıkışla set olun, engel olun..

Sahi siz bu "şikeyi hangi takım ve oyuncularla yaptınız?"

Eğer bu soruya verecek cevabınız yoksa, "hodri meydan" deyin birkez daha..

Gazanız mübarek olsun,

Allah, yardımcınız olsun..

Vira bismillah..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder