Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

3 Eylül 2012 Pazartesi

MP Antalyaspor : 1 - Fenerbahçe : 0 (Coca Cola Elit Akademi U16 Lig 1.hafta maçı)


Fenerbahçe U16 Futbol Takımı, Coca Cola Elit Akademi U16 Lig 1.hafta maçında, deplasmanda MP Antalyaspor’a 1-0 mağlup oldu.

Fenerbahçe : 3 - MP Antalyaspor : 0 (Coca Cola Elit Akademi U15 Ligi 1.hafta maçı)


Fenerbahçe U15 Futbol Takımı, Coca Cola Elit Akademi U15 Ligi 1.hafta maçında, Dereağzı Lefter Küçükandonyadis Tesisleri’nde MP Antalyaspor’u 3-0 mağlup ederken, gollerini Yasin Demirci (Dk.22 pen.) Merih (Dk.32) ve Görkem Bitin (Dk.57) attı.

Fenerbahçe : 1 - MP Antalyaspor : 0 (Coca Cola Elit Akademi U14 Ligi 1.hafta maçı)


Fenerbahçe U14 Futbol Takımı, Coca Cola Elit Akademi U14 Ligi 1.hafta maçında, Dereağzı Lefter Küçükandonyadis Tesisleri’nde MP Antalyaspor’u 1-0 mağlup ederken, golünü İsmail Öztürk (Dk.26) attı.

30 Ağustos 2012 Perşembe

Fenerbahçe : 1 - Spartak Moskova : 1 (Şampiyonlar Ligi Play Off turu rövanş maçı) BU KADAR GOL KAÇARSA, ŞAMPİYONLAR LİGİ DE KAÇAR !!



Geçen hafta Moskova'da oynanan maçın rövanşında Fenerbahçe, Spartak Moskova karşısına umutla çıkma düşüncesindeydi maç başında..

Yine geçen haftadan bu yana devam eden ve Başkan Aziz Yıldırım'ın müdahale etme mecburiyetinde kaldığı Alex-Aykut Kocaman "polemikleri" arasında maça hazırlanan Fenerbahçe, belki de taraftarlarının en çok korktuğu "rakipten kendi sahasında gol yemek ve avantajı kaybetmek" riskini de henüz maçın başında sahneye koydu maalesef ki.

Hasan Ali Kaldırım'ın sezon başından beri oynadığı hemen her maçta yaptığı "arkaya adam kaçırma" hastalığı, bu maçta çok çok erken nüksetti.

Kademesine, "sağaçık Mehmet Topuz'un" girmeye çalıştığı Hasan Ali Kaldırım, gelişen ani kontratakta Moskova'nın en etkili isimlerinden Arı'yı kaleci Mert Günok ile karşı karşıya bırakırken, o pozisyonda en az Hasan Ali Kaldırım kadar, kalesini erken terkeden Mert Günok'un da hatalı olduğunu belirtelim.

Takım savunmasının da son maçlarda bu kadar açık vermesinin iyiye işaret olmadığını da belirtelim ve özellikle bu noktada Egemen'in sezona beklenenden uzak başladığını ifade edelim.

Maç öncesi basın toplantısında Alex De Souza için "kafamdaki kadroda yok" diyen Aykut Kocaman, ilerleyen dakikalarda bu sözünün altında fazlaca ezildi bize göre.

Maçın ilk yarısında rakibi karşısında organize atakları bir türlü oluşturamayan Fenerbahçe, yediği erken golün şokunu henüz üzerinden atmamışken, özellikle bu maçlar için transfer edilen Milos Krasiç'in zamansız sakatlığı ve oyundan çıkmak zorunda kalmasıyla iyice demoralize oldu.

Sahada oynayan 11 Fenerbahçeli futbolcudan sadece Dirk Kuyt, Moussa Sow ve kısmen de Miroslav Stoch'un bireysel becerilerine mahkum olan Fenerbahçe, maçın ikinci yarısıyla birlikte adeta kabuk değiştirdi.

Bizler, stadda devre arasında, stat skorboardından gecenin Şampiyonlar Ligi maç özetlerini izlerken ve Fenerbahçe-Spartak Moskova maçı esnasında jeneriğe girecek tek pozisyonunun Egemen Korkmaz'ın 45.dakikadaki serbest atışa vurduğu kafa şutunun olduğunu görürken, maçın ikinci yarısına çıkan Fenerbahçe takımı, adeta hem bizleri, hem de yayıncı kuruluşu tekzip etti oyunuyla.

İlk yarının "uyuyan ve rakibe refakat eden" Fenerbahçe orta sahası, özellikle Mehmet Topal dikine oynamaya, Gökhan Gönül ısrarla kanat atakları geliştirmeye, Miroslav Stoch-Hasan Ali Kaldırım ikilisi hem çizgiye inmeye hem de dış şut atmaya, Mehmet Topuz ise kaleyi gördüğü yerden şutlar atmaya başlamıştı.

Üstüne üstlük, Aykut Kocaman'ın "onurum kırıldı" diye şikayetçi olduğu ve kadroda düşünmediği "eski tüfek" Alex De Souza'nın oyuna girmesiyle oyunu iyice rakip alana yıkan Fenerbahçe, maçın başında yediği şok golün telafisini de 69.dakikada yerine getirdi.

İkinci gol için herşeyi deneyen, kanat atakları geliştiren, rakibe önde basan, dikine oynayan, dış şut atan, kısacası her yolu deneyen Fenerbahçe'nin bu dakikalarda karşısında önce şanssızlığı, sonra Moskova kalecisi Dykan, "her pozisyonda kendisini yere bırakan ve zamandan çalan Moskovalı futbolcular" ile birlikte Alman hakem Felix Brych vardı.

Özellikle rakibini bunaltan ataklara cevap veremeyen Moskovalılar, hemen her pozisyonda zamandan çalmanın ve "oynatmamanın" yollarını maç boyunca denedi durdular. Alman hakem de bu duruma göz yumarken, Fenerbahçe yine gol için bastırıyordu.

Maç genelinde topla oynama yüzdesi %70 olan Fenerbahçe, maçta da kaleyi bulan 11 şutundan 1 gol çıkartabiliyorsa eğer, bu maçın fazlaca bir yorumu olmaz diye düşünuyoruz. Rakibin de kaleyi bulan 3 şutundan 1 gol çıkartarak turu geçtiğini de unutmayalım.
Maçın ilk yarısında yapılan "ataklardaki" şuursuzluğun, Alex oyuna girdikten sonra yerini "bilinçli ataklara" bıraktığını, beklerin ileriye daha fazla çıkıp, kademe anlayışının yeniden takıma geri dönmesini, Mehmet Topal ve Mehmet Topuz'un daha fazla rakip kaleye gidebilmelerini, Gökhan Gönül'ün yine o delici bindirmelerini, Miroslav Stoch'un yine o "delice" şutlarını hep son yarım saatte gördükten sonra şu soruyu sormadan da edemiyoruz?

"Bütün bunların yaşanması için daha kaç maç kaybetmemiz lazım, veya daha kaç Alex sorunu çıkartmamız lazım?"

Futbol, bilinen bir oyunsa ve basit bir oyunsa eğer, Alexli Fenerbahçe bunu 8 yıldır en iyi şekliyle ortaya koyuyor, "şapkadan tavşan çıkarma" gayretleri neden, veya Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek var mı? 

Mehmet Topal ve Mehmet Topuz'un direkte patlayan şutlarıyla birlikte Moussa Sow'un rakip altı pas içerisinde vuramadığı toplar, hep Fenerbahçe için şanssız anların enstantaneleriydi.

İkinci yarıda sahada Gökhan Gönül, Mehmet Topal, Miroslav Stoch ve Mehmet Topuz, ısrarlı futbollarıyla ön plana çıkarken, bu maça kadar oynadığı bütün maçlarda golü bulunan Dirk Kuyt, belki de en ihtiyaç duyulan maçta etkisiz bir görüntü sergiledi.

Şampiyonlar Ligi'ne katılmak, elbette ki Fenerbahçe için oldukça önemliydi, ancak olmadı. Şimdi hedefte Avrupa Ligi var.

Fenerbahçe, bu akşam ikinci yarıda oynadığı futbolu diğer maçların tamamına yayabilecek performansa ulaşabilirse eğer, Zico'nun 2007-08 sezonunda gösterdiği performansla akıllarda kalan o dönemki Fenerbahçe'yi de yeniden sahalara yansıtır.

Yeter ki "dirlik olsun takımda."

Yeter ki "birlik olsun takımda."

Yeter ki, sun'i krizlerle uğraşmasın, "yönetenler ve yönetilenler."

Yeter ki, taşıdıkları değerin "farkına varsın" hepsi..

Gerisi teferruat ve laf-ı güzaf..

Vesselam..

STAT: Şükrü Saracoğlu


HAKEMLER: Felix Brych xx, Mark Borsch xx, Stefan Lupp xx

FENERBAHÇE: Mert, Gökhan Gönül, Yobo, Egemen, Hasan Ali, Mehmet Topal, Mehmet Topuz, Selçuk, Krasic, Kuyt, Sow

SPARTAK MOSKOVA: Dikan, Juan Insaurralde, Marek Suchy, Kirill Kombarov, McGeady, Romul, de Zeeuw, Makeev, Ari, Dmitri KombaroV, Emenike

GOLLER: Ari (dk. 6) (Spartak Moskova), Sow (dk. 69) (Fenerbahçe)

KIRMIZI KART: de Zeeuw (dk. 80) (Spartak Moskova)

SARI KARTLAR: Kiril Kombarov, Dzyuba (Spartak Moskova), Mehmet Topuz, Kuyt, Egemen (Fenerbahçe)

Juventus : 3 - Fenerbahçe : 3 (Nexgeneration Series Turnuvası Grup 1.maçı)


Fenerbahçe A2 Futbol Takımı, Nexgeneration Series Turnuvası ilk maçında konuk olduğu İtalya’nın Juventus takımıyla Gıuseppe Moccagatta Stadı’nda 3-3 berabere kalırken gollerini Beykan Şimşek (Dk.38 ve 75) ile Sertaç (Dk.85) Juventus’un gollerini ise Padovan (Dk.27 ve 50) ile Ceria (Dk.90+4) attı.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Bir bilmecem var size çocuklar: "İTÜ'nün verilerine göre son 15 yılda en az penaltıyı kim attı?"




İnönü Stadı'nda oynanan Beşiktaş-Galatasaray maçının 86.dakikasında Beşiktaş 3-2 galip durumdayken, Burak Yılmaz'ın pozisyonuna penaltı kararının çıkması, fazlaca gündeme geldi.

Pozisyonun penaltı olmadığı konusunda hemen herkes ortak kararda buluşurken (gözlerini kin bürümüş tarafgirler hariç) bizler de bu konuya "bilimsel açıdan" yaklaşalım dedik.

Ve bunun üzerine Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın, malum davası nedeniyle İTÜ'ne müracaat ederek, son 15 sezonu içerisine dahil eden bir araştırma yaptırdığını geçtiğimiz haftalarda basından okuduğumuzu hatırladık.

Gündemimize pek gelmemiş olabilir ancak, fırsat bu fırsatken bir yerlerde not olarak durması açısından, aşağıda detaylarını bulacağınız bu raporu, "yorumsuz" şekliyle sizlere sunuyoruz.

Alıntılar, basın haber sitelerindendir ve rapor içeriğidir.

Sadece tek bir cümleyle özetleyecek olursak;

Son 15 sezonda ligde en fazla golü Fenerbahçe atmasına rağmen, en az penaltıyı da yine Fenerbahçe atmıştır. Hem de bu konudaki listede kendisine yer bulamayarak, 4.sıradan girmiştir bu listeye..

***

Aziz Yıldırım’ın avukatlarının şike davasının dosyasına İTÜ’den önemli bir tetkik raporu sunduğu öğrenildi. Avukat Turan Öner İTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi’ne ve İTÜ Beden Eğitimi Bölümü’ne 29.05.2012 tarihli dilekçesiyle başvurarak Aziz Yıldırım’ın başkanlık yaptığı 15 sezon ile Mahmut Özgener’in federasyon başkalığı yaptığı üç sezona ait dönemde hakemlerin kararlarının Fenerbahçe Spor kulübü bakımından değerlendirilmesi talebinde bulundu. Av. Turan dilekçe ekinde Türkiye Futbol Süper Ligi’nin son 17 sezonuna ait tüm takımların puan cetveli ve penaltı verilerini sundu. İTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, Matematik Mühendisliği Bölümünü görevlendirdi. Matematik Mühendisliği Bölümü Başkanlığı da 30.05.2012 tarihli talimatıyla öğretim üyesi Doç.Dr. Cevdet Cerit’i tayin etti.


Raporun Türk futbol kamuoyunu sarsacak sonuç bölümü şöyle.

1. Yeterince uzun vadede daha fazla gol atan takım daha fazla penaltı kazanır. Penaltıyla gol arasındaki bu sayısal ilişki güçlü bir pozitif lineer korelasyon ilişkisi olup ayrıntıları Madde 4.1 ve 4.2’de gösterilmiştir.

2. Son on yılda en çok gol atan takım açık arayla Fenerbahçe’dir. Fenerbahçe’yi sırasıyla Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor izlemektedir. Matematiksel hesaplanan PPİ değerlerine göre Fenerbahçe’nin son on yılda en fazla penaltı kazanan takım olması gerekir. Özden’in (2012) gösterdiğine göre kamuoyunda son on yılda dört büyüklerden en çok Fenerbahçe lehine penaltı verildiği algısı bulunmaktadır. Fenerbahçe’yi sırasıyla Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor izlemektedir. Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor için gerçek, kamuoyu algısıyla uyumludur. Ancak Fenerbahçe için gerçek ile kamuoyu algısı birbirine zıttır. Fenerbahçe son on yılda en çok değil, en az penaltı kazanmış büyük kulüptür. Esasen Fenerbahçe lehte penaltı adedinde ilk dörde dahi girememiştir (Gaziantepspor’dan daha az penaltı kazanmıştır).

3. 1997-98 sezonundan günümüze kadar olan 15 sezona ait veriler Madde 4.5’te gösterilen matematiksel hesaplamalara tabi tutulduğunda hakemlerin bu dönemde penaltı kararlarında Fenerbahçe aleyhine bir tutumu olduğu tespit edilmiştir. Hesaplamalara göre bu durum %97 kesinlikle tesadüfi değildir. Penaltı hakemlerin takdir haklarının kullanıldığı en önemli kararların başında gelmektedir. Hakemler her kararda olduğu gibi penaltı kararlarında da zaman zaman hata yapabilirler. Hakemler takımlara karşı tarafsız ise yeterince uzun vadede takımların lehine ve aleyhine yapılan hataların birbirini telafi etmesi gerekir. Bu durum iş bu raporda gösterilen PPİ analizlerinde tespit edilmektedir. Esasen Fenerbahçe’nin rakipleri için bu durumun geçerli olduğu yukarıda gösterilmiştir. Ancak, bu 15 sezonun toplamında hakemlerin Fenerbahçe ile ilgili penaltı kararlarındaki hatalarının net toplamda ciddi bir farkla aleyhte olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu 15 sezona ait verilere göre bu durumun %97 olasılıkla tesadüfi olmadığı hesaplanmıştır.

4. 2008-09, 2009-10, 2010-11 sezonlarına ait veriler Madde 4.5’te gösterilen matematiksel hesaplamalara tabi tutulduğunda, hakemlerin bu dönem toplamında penaltı kararlarında Fenerbahçe’ye karşı nötr (tarafsız) bir tavır sergilediği tespit edilmiştir.

KAMUOYUNU SARSACAK İFADELER VAR


Raporun futbol kamuoyunu sarsacak olan sonuç bölümünde şu ifadeler var: Uzun vadede daha fazla gol atan takım daha fazla penaltı kazanır. Penaltı ile gol sayısı arasındaki ilişki güçlü bir lineer koreleasyon oluşur. Son 10 yılda en çok gol atan takım açık arayla Fenerbahçe'dir. Matematiksel hesaplanan PPİ değerlerine göre Fenerbahçe son 10 yılda en çok penaltı kazanan takım olması gerekir. Ama Fenerbahçe son 10 yılda en az penaltı kazanmış büyük kulüptür. F.Bahçe lehte penaltı adedinde ilk 4'e girememiş ve G.Antep'in de altında kalmıştır. F.Bahçe kamuoyuna göre en çok penaltı kazanan kulüptür. Oluşan algı bu yöndedir. Ancak veriler tam tersi yöndedir. Penaltı kararlarında hatalar net toplamda ciddi bir aleyte durum oluşturuyor. Son 15 sezondaki verilere göre bu durumun yüzde 97 olasılıklı tesadüfi olmadığı da hesaplanmıştır.

İTÜ'NÜN RAPORU YARGITAY'IN ÖNÜNE GİTTİ

Şike soruşturma ve davası sürecinde adeta bir hukuk savaşı veren Başkan Aziz Yıldırım, suçsuzluğunu ve haklılığını ispat etmek için çok büyük çaba sarfediyor. İTÜ'ye yaptırdığı araştırma bunun en büyük örneği oldu.

FENERAHÇE, % 97 MAĞDUR

İTÜ'nün Fenerbahçe'nin % 97 oranla mağdur edildiğini orta koyan bu araştırma şu anda Yargıtay'ın önünde duruyor.

RAPOR iDDiAYI CURUTUYOR!

Şike davasında savcının iddiasında Fenerbahçe'nin TFF Başkanı Mahmut Özgener'i hakem atamaları konusunda etki altına aldığı ve hakem ayarlaması yaptığı suçlaması bulunuyordu.

RAPOR, YILDIRIM HAKKINDAKİ İDDİAYI ÇÜRÜTÜYOR

İTÜ'nün son 15 yılı baz alarak yaptığı inceleme Özgener döneminde de farklılık arzetmiyor. Yani rapor, Aziz Yıldırım hakkındaki temel iddialardan birisini net bir şekilde çürütüyor.

VERiLER TEK TEK ACIKLANDI

İTÜ'nün veri setinde 15 sezon, 42 takım, 153 maç 14.400 gol ve 1.350 penaltı kararı var. 1997'den 2012'ye kadar bir dönem, 2008'den 2012'e kadar ayrı bir dönem (Özgener dönemi) olarak ele alındı

İTÜ Matematik Mühendisliği Bölümü'nün sunduğu ayrıntılı raporda, sonuca ulaşılırken hangi verilerin dikkate alındığı da tek tek açıklandı. Oynanan maç adedi, galibiyet adedi, yenilgi ve beraberlik adetleri. Attığı gol, yediği gol, lehte penaltı ve aleyhte penaltı adetleri göz önüne alındı. Oluşan veri seti 15 sezon. 42 takım, 153 maç, 1440 gol ve 1350 penaltı kararını içerdi.

2 AYRI DÖNEM!

Verilen dilekçeye uygun olarak 2 ayrı dönem incelendi. 1. dönemde 1997'den 2011/12 sezon aralığı incelendi. 2. dönem olarak da 2008'den 2012'ye kadar olan Mahmut Özgener dönemi inceleme altına alındı. Penaltı kararlarında mağdur olan Fenerbahçe'nin, Mahmut Özgener döneminde de bu istatistiğin çok benzer bir şekilde devam ettiği görüldü.

26 Ağustos 2012 Pazar

Aykut ta efsanedir, Alex te.. Kol kırılır, yen içinde kalır !!



"Oyuncular gider, Aziz Yıldırım gider, Fenerbahçe kalır" diyordu maç sonrasında Başkan Aziz Yıldırım.

Ve de ekliyordu:

"4 yıl önce herkes ıslıklarken ben kalktım alkışladım"

AZ Alkmaar maçı oynanırken yaşanan bir enstanteneyi gündemine getirirken ve de Gaziantepspor maçında bu konuyu maç oynanırken anons şeklinde duyururken Aziz Yıldırım'ın düşünceleri mutlaka ki Fenerbahçe'nin menfaatinedir.

Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe camiası için son derece sıkıntılı geçen sezonun, takım içi birliktelik adına en önemli görevlerinden birisini, bugün mesajlar gönderilen o Alex De Souza ve o Aykut Kocaman birlikte vermişlerdi, çok değil daha 7-8 ay önce..

Bu birlik mesajlarını verirken de, "Başkanım cezaevindeyken, ben kendi heykelimi açtıracak kadar şovmen değilim, bu saygısızlığı FENERBAHÇE camiasına yapamam" diyecek kadar da kalpten seviyordu bu camiayı ve Başkanı..


Bu konu da unutulmamalıdır.
Son günlerde ortaya "atılan" ve "malum çevrelerin" karanlık gecede kandil bulmuş gibi saldırdıkları "Alex-Aykut Kocaman" gerginliği (!) bu akşam farklı bir boyut kazandı hiç kuşkusuz ki.

Ağızlardaki sakızlar çoğaldı.

Artık bugüne kadar yapılan "Aykut Kocaman, Alex'i istemiyor" dedikodularının yerini, "Aziz Yıldırım da Alex'i istemiyor" "aspragasları" almış durumda.

Daha da alacak..

Peki bu duruma nasıl gelindi veya neden gelindi?

Çözüm yolları nelerdir veya?

Hiç tartışmasız şekilde Fenerbahçe tarihinin gelmiş geçmiş en verimli yabancı futbolcusu olan Alex De Souza, bu sezona kadar hep tartışıldı malum çevreler tarafından.

Ve de sürekli teknik adamlarla Alex arasında bir gerginlik varmış gibi gösterildi.

Hatırlanacağı gibi 2008-09 sezonu başında Fenerbahçe'de göreve gelen ve İspanya Milli Takımı'nı Avrupa Şampiyonu yapan Luis Aragones'in ilk görev haftalarında da böylesi bir suni kriz meydana getirilmiş (!) ancak gerek Başkan Aziz Yıldırım, gerekse Alex De Souza'nın akl-i selim davranması neticesinde bu kriz sona erdirilmişti.

Alex'in oyun anlayışı ve sahadaki varlığından rahatsız olan bazı çevreler, ne yazık ki bu konuda en çıkar yolu teknik adamların oyun planları üzerine kuruyorlar ve de ekliyorlar : "Efendim Alex De Souza, bu sistemde oynayamaz."

Haklılar ekselansları.

Zira Alex De Souza, bu sistemler içerisinde 8 yıldır, hem de onların tabiriyle "yata yata" 140 golün üzerine çıktı..

Zira Alex De Souza, adım adım Fenerbahçe tarihinde kırılmadık rekor bırakmadı.

Zira o Alex De Souza, daha formasını sırtından çıkarmadığı bir kulübün tarihine adını altın harflerle yazdırırken aynı zamanda heykelinin de açılmasına sayılı günler kala bu duruma tepkisiz kalamazdı mutlaka.

Bütün dünya futbol piyasası ve sahalarında meşhur olan bir söz vardır:

"Yıldız futbolcular, her zaman kaprisli olur."

Alex De Souza da dünya futbolunda söz sahibi olan önemli bir futbolcudur ve gerek Brezilya futbolunda, gerek Brezilya Milli Takımıyla, gerekse de Fenerbahçe formasıyla önemli işler yapmış bir isimdir.

Ancak biz Alex'in geçen bu 8 sezon içerisinde ciddi anlamda takımda huzursuzluk çıkartan, hocası ve takım arkadaşlarına karşı saygısız  tutumlar içerisine giren bir görüntü içerisinde görmedik.

Dolayısıyla "yıldız futbolcular kaprisli olur" sözünü ciddi anlamda bizlere teyit ettiren bir durum içerisinde olmayan Alex De Souza'yı bu şekilde kalp kırarak, bu şekilde inciterek bir köşeye atmak, ne Fenerbahçe camiasına, ne de Aykut Kocaman'a yakışmamaktadır.

Ayrıca bir başka gerçeği de ifade edelim ki; futbolcuların kaprisleri olabilir evet, ama asla ve asla teknik adamların kaprisleri olmamalıdır.

Başkan Aziz Yıldırım'ın maçtan sonra yaptığı açıklamada söylediği "Aykut Kocaman, bu camianın evladıdır, 8 sezon bizde oynadı, gol krallıkları, şampiyonluklar yaşadı" sözünü aslında biraz da düşünerek izledik maalesef.

Başkan Aziz Yıldırım doğruyu söylüyor mutlaka, ancak unuttuğu bir başka nokta da var.

Şöyle ki:

Alex De Souza da, tıpkı Aykut Kocaman gibi 8 sezondur bu kulüpte forma giyiyor, tıpkı Aykut Kocaman gibi 2 defa ligde gol kralı olmuştur ve tıpkı Aykut Kocaman gibi, hatta Aykut Kocaman da fazla bu takım futbolcusu olarak kupa kaldırıp, şampiyonluklara imza atmıştır.

Aziz Yıldırım'ın söylediği "bu camianın evladı" nitelemesi eğer pasaportla ilgiliyse bizler de düşüncemizi geri alırız.

Aksi takdirde Aykut Kocaman gibi Alex De Souza da bu camiaya önemli katkılar sağlamış ve "yetişen nesillerin Fenerbahçeli olmasında öncülük etmiştir."

İşte bu nedenlerden dolayı, oluşturulmaya çalışılan böylesine sun'i krizlerin bir an önce bertaraf edilmesi ve olayın tatlıya bağlanması, bütün Fenerbahçelilerin ortak düşüncesidir.

Hem de böylesine önemli bir haftada, böylesine takım için önemli bir maç arefesinde baş gösteren bu huzursuzluğun Fenerbahçe camiasına bir faydası olmayacaktır.

Allah korusun önümüzdeki Çarşamba günü oluşacak kötü bir neticede bütün tribünlerin hedefi durumunda kalacak kişi bellidir ve asla o gün stad içerisinde "bir başka anonsa da kimsenin tahammülü kalmayacaktır."

Emre Belözoğlu'nun takımdan ayrılması sürecinde yaşanan olayların bir benzeri şimdi Alex De Souza konusunda yaşanıyor.

Futbolcuların takımdan ayrılması ve teknik adamın kalması elbette ki mantıklıdır, ancak merak edilen de şudur:

"Sadece futbolcular mı hatalıdır bu durumda?"

Umarız bir an önce bu sıkıntılar bertaraf edilir ve durum tatlıya bağlanır.

Eskilerin sözüyle bitirelim ve de umudumuz olsun:

"Kol kırılır, yen içinde kalır"

Temennimiz, kafalar ve kalpler kırılmasın.