Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

5 Kasım 2015 Perşembe

Ajax : 0 - Fenerbahçe : 0 ( UEFA Avrupa Ligi A Grubu 4.hafta maçı ) FENERBAHÇE, GOL "CÜSÜZ"



Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi'nde gruptan çıkma yönünde çok çok önemli bir maça çıktı bu akşam.

4.maçlar öncesinde 4 puanla 2.sırada bulunan ancak ilerleyen dakikalarda, grubun "en zayıf halkası" olarak nitelendirilen ancak hem Fenerbahçe'yi hem de Celtic'i deplasmanda mağlup eden Norveç ekibi Molde, aslında Fenerbahçe'ye son 10 dakika itibariyle "sen de at Ajax'a bir tane, gel berabere gidelim 2.tura" mesajını çok net bir şekilde vermişti.

Fenerbahçe de bu mesajı aldı almasına ama topu 3 direk arasından geçirecek bir "golcüsü" yoktu.

Aslında sezon başından beri yok..

Premier Ligin gol kralı olarak alınan Robin Van Persie ile Türkiye Ligi gol kralı olarak kadroya dahil edilen Jose Fernandao, sezon başından bu yana attıklarıyla değil, atamadıklarıyla anılıyorlar her maç sonrasında.

Bu akşam da aynen böyle oldu.

Hafta içi açıklamasında Vitor Pereira'nın "madem baskılı oynamıyoruz, neden rakipler pozisyona giremiyor" şeklinde kendisini savunmasının ne derece komik olduğu, ilerleyen haftalarda daha net görülecek.

Zira futbolda rakibin pozisyona girmesiyle değil, sizin girdiğiniz pozisyonları gole çevirmenizle anılırsınız her zaman.

Eğer Vitor Pereira'nın mantığı doğru olsaydı, 1988-89 sezonunda 103 gol atan takım anılıyor şu anda, yoksa aynı sezon, hem de kalesinde Alman Milli Takımı ile zirve yapmış, dünyanın 1 numaralı kalecisi Toni Schumacher'in de olduğu kadronun sezon bitimi itibariyle 38 gol yediğini kimse hatırlamıyor bile.

O sezona baktığımız zaman aşağıdaki tabloyu görüyoruz..

1.hafta deplasmanda Rizespor : 0 - Fenerbahçe : 5
2.hafta içeride Fenerbahçe : 4 - Altay : 0
3.hafta deplasmanda Kahramanmaraşspor : 0 - Fenerbahçe : 0
4.hafta içeride Fenerbahçe : 0 - Samsunspor : 0
6.hafta içeride Fenerbahçe : 1 - Galatasaray : 0
7.hafta deplasmanda Trabzonspor : 0 - Fenerbahçe : 0
12.hafta içeride Fenerbahçe : 2 - Sakaryaspor : 0
19.hafta içeride Fenerbahçe : 3 - Rizespor : 0
20.hafta deplasmanda Altay : 0 - Fenerbahçe : 3
23.hafta içeride Fenerbahçe : 6 - Adana Demirspor : 0
28.hafta içeride Fenerbahçe : 2 - Karşıyaka : 0
31.hafta deplasmanda Boluspor : 0 - Fenerbahçe : 2
32.hafta içeride Fenerbahçe : 1 - Adanaspor : 0
34.hafta deplasmanda Bursaspor : 0 - Fenerbahçe : 1

Yukarıda da görüldüğü gibi, Fenerbahçe tarihinin en golcü takımının rekorları alt üst ederek (103 gol ve 93 puan, lig tarihi rekorlarıdır ve aradan geçen 27 sezona karşın kırılamamıştır.) şampiyon olan takımını hatırlayanlar, sadece attığı 103 gol ile hatırlıyorlar.

Yoksa yukarıda da görüldüğü gibi koca sezonda 14 hafta gol yemediğini kimse hatırlamıyor.

O sezon hatırlanacağı gibi 36 hafta üzerinden oynanmıştı ve kalan 22 haftanın tamamında Fenerbahçe gol görmüştü kalesinde, hem içeride hem dışarıda.

Gol yemediği maçlarda da kalesinde en az 2-3 net gol pozisyonu vermişti.

Mesela deplasmanda Fenerbahçe'nin Trabzonspor ile 0-0 berabere kaldığı maçta, Toni Schumacher olmasaydı eğer kalede, bugün kitaplar, Fenerbahçe'nin lig tarihinin en ağır mağlubiyetini bu maçta alacağını yazarlar.

Bu kadar örnek yeter sanırız Vitor Pereira'nın tezinin doğru olmadığını anlatmak adına.

Ajax maçında Fenerbahçe, aslında hiç te kötü oynamadı.

Maç sonu Ajax Teknik Direktörü Frank De Bour'un da belirttiği gibi, gayet iyi pres yaptı, rakibe 2-3 pas üstüste yapma fırsatı vermedi, alanı iyi daralttı ve oyun kontrolünü sürekli elinde tuttu, maç genelinde.

İkinci yarı başlarında kısmen sahasına çekilir gibi görünse de Ajax ataklarını tehlikeye dönüşmeden savuşturdu.

Daha sonraki dönemde ise hızlı hücumlarla gayet iyi gitti Ajax'ın üzerine.

Özellikle Nani'nin oyundan alınmasından sonra Fenerbahçe, daha akılcı oynamaya başladı.

Nani, sezon başında oynadığı futbolun çok çok uzağında an itibariyle.

Aldığı her topta karşısındaki rakibini bir geçse, bir daha geçme hevesi içerisinde ve boş pozisyondaki arkadaşlarına, kim olursa olsun pas atmıyor, sanki onları "ben futbolcuyum ama siz değilsiniz, bakın da öğrenin benden birşeyler" dercesine aşağılıyor.

Eğer öyle olmasa, hızlı hücumlarda boşa çıkan arkadaşlarını zamanında topla buluşturup kendisi gol pozisyonuna girer.

Ama Nani, sağ çapraz, sol çapraz, 20 metre, 30 metre demeden Allah ne verdiyse kaleye abanıyor veya sürekli varyate.

Böyle olunca da pozisyonlar başlamadan bitiyor.

İşte bu Nani oyundan çıktıktan sonra Fenerbahçe'nin oyunu nisbeten daha düzeldi.

Düzelten, O'nun bölgesine geçen Robin Van Persie değildi, forvete geçen Jose Fernandao da değildi.

Oyunu düzelten, bol pasa dayalı bir oyun anlayışıydı.

Böyle olunca Ajax takımı sahasından çıkmakta güçlük çekti, çıksa bile geride büyük boşluklar bıraktı.

Hele ki, haftalardır söylediğimiz, özellikle Galatasaray maçında yapmadı diye çokça eleştirdiğimiz Ozan Tufan değişikliğinin tam zamanında gelmesiydi.

Zira Ozan Tufan, yorulan Diego'nun yerine girdiği oyunda hem gençliğiyle orta alana hareket kazandırdı, hem de topu ileriye taşımada hem Diego, hem de Nani'ye göre daha başarılıydı.

Ardından oyuna giren Volkan Şen'in hızlı driplinglerini görünce de Fenerbahçelilerin tamamı, eminiz ki bu akşam maçtan galip ayrılacaklarını düşünmüşlerdir bir an.

Çünkü pozisyonlar peş peşe gelmeye başladı.

Sahasında gruptan çıkma adına mutlak kazanmak isteyen ve risklerle oynayan Ajax'ın, geride bıraktığı alanlara Alper Potuk, Ozan Tufan ve Volkan Şen gibi hızlı oyuncuları gönderen Vitor Pereira da, oyunun bu bölümünde doğru bir taktikle oynamıştır bize göre.

Ancak o beklenen gol, hem de defalarca pozisyona girilmesine rağmen bir türlü gelmemiştir.

Hele Fernandao'nun altı pas üzerinden dışarıya attığı topta, Fenerbahçe gruptan çıkmayı neredeyse 2 hafta ertelemiştir.

Zira o pozisyon gol olsa, bu akşam zaten Fenerbahçe son 2 maça formalite olarak çıkma hesaplarını yapıyor olacaktı.

Dolayısıyla Fenerbahçe'nin, sezonun geri kalan kısmında faydalanabileceği, tek vuruşları son derece iyi olan çok iyi olmasa da, "iyi bir santrafora" ihtiyacı vardır.

Robin Van Persie ve Jose Fernandao, bu form durumlarıyla Fenerbahçelilerin beklentilerine cevap veremeyeceklerini, geçen 10 haftada göstermişlerdir zira.

Maç içerisinde bu tarz pozisyonlar 1 veya 2 defa gelir bir forvete.

Onu da atması lazımdır.

Yoksa bütün takımı zor durumda bırakırlar.

Sezon başında bonservis konusu yüzünden takımdan gönderilen Moussa Sow'un yokluğu, gün gibi çıplaktır, aşikardır.

Elbette ki futbolda ekomomik şartlar çok önemlidir.

Hele ki telafuz edilen rakam 17 milyon euro ise, akan sular durur resmen.

Ancak bir de bu tarz futbolcuların kazandıracağı maçlar, kupalar, hatta şampiyonluklar vardır ve bunların getirisi de, bonservis ücretlerinin çok çok üzerindedir.

Galatasaray'ın Sneıjder ve Drogba transferlerini "maliyet" nedeniyle eleştirenler, her iki futbolcunun da o sezon kazanılan şampiyonluğa katkıları ve sonrasındaki PR dan kazanılan para ile, aslında kendi ücretlerini çok fazlasıyla domine ettiklerini daha sonra kabul etmek zorunda kalmışlardır geçmişte.

Şimdi Fenerbahçe'nin önünde yapması gereken, eğer ki böyle bir kadro kurulduysa bu takıma iyi bir santrafor ve iyi bir orta saha oyuncusu gerekir.

Zira hem Mehmet Topal, hem de Josef De Souza aynı zamanda bu takımda oy-na-maz.

Çünkü her ikisi de kesicidir, oyunu kurma konusunda yetersizdir.

Bu akşam her iki oyuncunun da yetersiz olması nedeniyle, özellikle maçın sonlarına doğru sağ kanattan Gökhan Gönül'ün boş pozisyonda defansı demarke halde yakalamasına rağmen, iyi pas atılamaması nedeniyle ceza sahasına giremediğini gördük.

Bu pasların çıkışında ise Mehmet Topal vardı. Yani, Mehmet Topal eğer pasları güzel bir şekilde içeri gönderebilseydi, Gökhan Gönül ceza sahasına girebilirdi.

Aynı şekilde Josef De Souza da maçın sonlarına doğru neredeyse yerden kalkmadan oynadı.

Hele bir ara ekranlara yansıyan görüntüsüyle "bitmişleri" oynuyordu resmen.

Belki bu fiziksel yorgunluğun ardında, Brezilya'daki ligler devam ederken Fenerbahçe'ye transfer olması ve oynadığı maç sayısının fazla olması yatabilir.

Ancak, Fenerbahçe orta sahasını taşıyamadığı bir gerçek.

Alternatifi Ozan Tufan ise, daha çok genç.

Dış şutları yetersiz.

Aralara iyi giriyor ancak pozisyona dönüştüremiyor.

Kısacası takımda düzelmesi gereken çok nokta var.

Taraftarı strese sokmadan, kalp ve sinir hastası yapmadan oynaması için, bu takımda birçok şeyin de değişmesi lazım.

"Pozisyon vermiyoruz" mantığının başta da..

Gerisi, zaten kendiliğinden gelir.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder