Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

23 Ekim 2015 Cuma

Fenerbahçe : 1 - Ajax : 0 ( UEFA Avrupa Ligi A Grubu 3.hafta maçı ) SON ANDA, "FERNANDA"



Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi'nde tamam veya devam maçını oynadı bu akşam..

Galip geldiğinde umutlarını son 3 maça taşıyacaktı, beraberlik halinde bile büyük bir avantaj kaybedecekti.

Haftasonu ise ligde kader maçı niteliğindeki Galatasaray ile oynayacak kendi sahasında..

İşte bu iki önemli maçın getirdiği baskı ortamında, Pereira'nın son haftalardaki kadro revizyonu bu maçta da tekrarladı..

Ama bu defa olumlu anlamda..

Sezon başından bu yana forma giyemeyen Gökhan Gönül bu defa ilk 11 e dönerken, orta alanda ise Josef De Souza-Mehmet Topal-Diego Ribas üçlüsü görev başındaydı.

Lazar Markoviç'in sürati ile ilk yarıda birşeyler yapmaya çalışan Fenerbahçe'ye, maalesef ki bu anlarda Luis Nani engel oluyordu.

Zira Nani, topu ayağında çok fazla oynayan, rakiplerinin savunmaya yerleşmesini bekleyerek oynuyor..

Yani biraz şahsi..

Böyle olunca da, az adamla yakalanan savunmaya toparlanma şansı tanıyor ve boş alandaki arkadaşlarına vermediği basit paslarla, mutlak pozisyonların da başlamadan bitmesine neden oluyor..

Maçın ilk yarısında Nani'nin bu varyatelerine ilave olarak, Simon Kjaer'in savunmadan çıkarken verdiği pasların isabetsizliğini, Mehmet Topal'ın savunmaya gömülü oynamasından kaynaklanan rakip takım presini, Josef De Souza'nın sakatlık sendromunu bir türlü üzerinden atamadığını gördük..

İkinci yarıda ise Fenerbahçe, nisbeten daha kontrollü ve ayağa paslarla oynadı.

Basit top kayıpları bir nebze de olsun azaldı.

Diego Ribas'ın orta alandaki pas trafiğini yönetmesinin yanısıra atakları kesmedeki yetersizliği ise bu yarıda dikkatlerden kaçmadı.

İkinci yarının belki de en olumlu noktaları, hem Gökhan Gönül'ün, hem de Caner Erkin'in daha agrasif ve hücumu düşünerek oynamalarıydı..

Geçmiş yıllarda birbirlerini çok iyi tanıyan bu ikili, kanat ataklarını da kusursuz şekilde yerine getirdiler..

Oyundan çıkana kadar Lazar Markoviç, hücum anlamında iyi işler yaparken son pasları atma konusunda ise ayağının ayarı yoktu tabiri caizse..

Orta alanda Josef De Souza'nın topa daha sert girip ikili mücadele kazanması, hem Mehmet Topal'ı rahatlattı, hem de savunma noktasında takımın üzerinden yük kaldırdı.

Savunmada ise Abdoulaye Ba, "Ben bu takımın birinci stoperiyim, yanıma kimi verirseniz verin" diyordu adeta oynadığı futbolla..

Maç boyunca sadece tek pas hatası ile oynadı tehlikeli bölgede..

Onun haricinde Ba, kusursuzdu..

Zaten bu özelliği nedeniyle, oynadığı her maçta Fenerbahçe tek bir gol bile yemedi...

Maçın son bölümünde Fenerbahçe, Molde'nin de galip olduğunu bilerek oynadı avantaj yakalamak adına..

Zira sonraki maç, yine Ajax ile bu defa deplasmandaydı..

Maçın son bölümünde ise oyuna giren Ozan Tufan, Jose Fernandao ve Alper Potuk'un sahaya kattığı dinamizm beklentisi, nisbeten kendisini bulurken, Ozan Tufan'ın hem hücum, hem de savunma anlamında kısa sürede kritik top kayıplarıyla oynadığını gördük..

Haftalardır söylediğimiz gibi, bu takımın olmazsa olmaz oyuncularının başında Gökhan Gönül geliyor..

Golden önce kornere giden topa, Türkiye'de ancak Gökhan Gönül gibi bir bek pres yapar..

Ve ancak Gökhan Gönül o pozisyonda rakibini bozar..

İşte bu nedenle Gökhan Gönül, Fenerbahçe'de bek gibi değil de açık gibi oynuyor çoğu maçta..

Yeter ki O'nun boşalttığı alana kademe yapacak oyuncular iyi olsun..

Gerisini zaten Gökhan, önde halleder..

Fenerbahçe, bütün dezavantajlara rağmen bu maçı kazanmak istedi ve duran toptan da olsa golü buldu.

Gerçi bu oyun formatıyla Fenerbahçe, ancak duran toptan gol bulabilirdi.

Zira Pereira, göründüğü kadar risk almayı seven bir antrenör değil..

Eğer risk almak istese, mutlak kazanması gereken maçın son bölümünde forvet çıkartıp forvet almazdı..

Sezon başında oynanan hazırlık maçlarında Moussa Sow-Fernandao ikilisi ile rakip savunmaları oldukça zorlayan Pereira, maalesef ki Türkiye'deki sert futboldan gözü korkmuşa benziyor..

Şimdi rakip ligde Galatasaray..

Son haftalarda aldığı seri galibiyetlerle moral kazanan bir takım karşısında, kendi sahasındaki uzun süreli üstünlüğü bu maçta da yaşatmak isteyen Fenerbahçeli futbolcular, rakiplerinin de kabul ettiği gibi büyük bir psikolojik güce sahipler..

Yeter ki sahada mücadele tam olsun..

Ve yeter ki Pereira, yeniden kumar oynayıp ta bugün oynayan savunma dörtlüsünü yeniden bozmasın..

Zira maçlar, önce savunmada kazanılır..

Darısı, 25 Ekim akşamına..

Stat:Ülker Stadyumu Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi

Hakemler: David Fernandez Borbalan, Pau Cebrian Devis, Diego Barbero Sevilla (İspanya)

Fenerbahçe: Fabiano, Gökhan Gönül, Kjaer, Ba, Caner Erkin, De Souza, Mehmet Topal, Diego (Dk. 72 Ozan Tufan), Markovic (Dk. 84 Alper Potuk), Nani, Van Persie (Dk. 72 Fernandao)

Ajax: Cillessen, Van Rhijn (Dk. 63 Tete), Veltman, Riedewald, Dijks, Bazoer, Klaassen, Gudelj, Schöne, El Ghazi (Dk. 77 Sinkgraven), Fischer (Dk. 63 Younes)

Gol: Dk. 89 Fernandao (Fenerbahçe)

Sarı kartlar: Dk. 24 Van Rhijn, Dk. 71 Dijks, Dk. 90+1 Tete (Ajax), Dk. 65 Caner Erkin (Fenerbahçe).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder