Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Fenerbahçe : 2 - Galatasaray : 1 (Spor Toto Süper Lig 33.hafta maçı) EL-CLASİCO'YA DEVAM !! ŞAMPİYON OLMAK MÜMKÜN, FENERBAHÇE OLMAK İMKANSIZ !!




Öncelikle bir bilmecem var sizlere :

"Dünyada yenildikten sonra zevk alan takım biliyor musunuz siz?"

Cevabını eminim 12 Mayıs 2013 tarihine kadar, bu dünya üzerinde yaşayan hiçbir canlı bilmiyordu.

Ama artık öğrendiler..

Peki kimin sayesinde?

Tabi ki Galatasaray'ın sayesinde..

Allahım bu günleri de bizlere yaşattı ya, artık ölsek te gam yemeyiz.

Düşünsenize, rakibinizin sahasında oynuyorsunuz, maç boyunca rakip kaleye karşı sadece 2 isabetli şut göndermişsiniz, her anlamda ezilmişsiniz, sahada rakibi provoke etmekten başka hiçbir hareket ve aksiyonun içerisinde olmamışsınız, ama maç biter bitmez, bütün sahadaki Galatasaraylı oyuncular, adeta orta alanı istila ederek sevinç gösterilerinde bulunuyorsunuz.

Ve de akabinde kendinizi bütün dünyaya rezil ediyorsunuz, hatta ve hatta BBC'ye anında haber oluyorsunuz.

Pes artık.

Bu konuyu basın toplantısında Dirk Kuyt ta gündeme getirdi zaten.

"Yıllardır profesyonel futbolun içerisindeyim, ilk defa mağlup olan bir takımın saha içerisinde kutlama yaptığını gördüm" sözleri, aslında ne kadar acınacak bir durumda olduklarının da işaretidir.

Maça gelecek olursak;

Özellikle UEFA Avrupa Ligi Yarı Finalinden dramatik bir şekilde elenen ve bu maçın moral bozukluğunu üzerinden atamayan Fenerbahçe, ligde önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne mağlup olurken, hafta ortasında ise bu defa Türkiye Kupası'nda final mücadelesine çıktığı Eskişehirspor maçında tam 120 dakika müthiş bir efor sarfederek gelmişti Galatasaray maçına.

Futbolcular yorgun, sakat, cezalı ve moralsizdi.

Kupada final bileti alınmış ancak lig şampiyonluğu kaybedilirken, bütün camiada artık geriye kalan 3 maçta sadece 2 hedef vardı.

Önce, Kadıköy'e şampiyon apoletiyle gelen Galatasaray'ın "apoletini sökmek" sonra da sezonu Türkiye Kupası ile tamamlamaktı.

Galatasaray maçının, derbi olmasından çok başka bir önemi daha vardı Fenerbahçe açısından.

O da, önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi'ne katılmak adına bu maçın mutlaka kazanılması ve bu organizasyonu garantilemekti.

Tabi ki ön eleme oynamak şartıyla.

İşte bu şartlarda maça başlayan Fenerbahçe'de, solbek Ziegler'in yerine Hasan Ali Kaldırım, son anda sakatlanarak kadrodan çıkartılan Egemen Korkmaz'ın yerine ise Bekir İrtegün sahadaydı.

Benfica maçında sakatlanarak son 3 maçta forma giyemeyen Raul Meireles ise, Galatasaray maçıyla birlikte yeniden formasına kavuşurken bir başka cezalı Cristian Baroni'nin yerine ise Emre Belözoğlu vardı.

Maça Fenerbahçe müthiş baskılı başladı.

Orta alanda Galatasaraylı futbolculara top göstermezken, Melo-Selçuk-Hamit üçlüsüne bir türlü organizasyon yapma imkanı vermedi Fenerbahçe orta sahası.

Özellikle Emre Belözoğlu, canını dişine takarak oynarken, bütün açıklara koştu, arkadaşlarını organize etti, Mehmet Topal ve Raul Meireles'in de yardımlarıyla maçın ilk bölümünde Fenerbahçe'yi tartışmasız şekilde sahada tek hakim kılan oyuncuların başında geliyordu Emre.

Daha sonra Fenerbahçe'nin bu atak ve güzel futbolunu engelleme girişimleri başladı saha içerisinde.

Önce, futbolundan çok tribünleri tahrik etmeleriyle nam salan "Eboue-Melo" ikilisi sahne aldı, maçın hakemi Cüneyt Çakır ise, bu tahrikleri sadece "izledi."

Her hallerinden belliydi tahrik etme çabaları içerisinde oldukları.

Oyunu soğuttular, tribünleri gerdiler, Fenerbahçe'yi sakinleştirdiler.

Ve bu tahriklerin de etkisiyle Fenerbahçe'nin atakları biraz durulur gibi oldu,

Fenerbahçe iyi oynadığı bölümde, artık bu sezon klasikleşen "ilk golü yeme" alışkanlığını bu maçta da sürdürdü.

Atılan bir uzun topta Gökhan  Gönül'e çalınan penaltı sayesinde Galatasaray, uzun yıllar sonra ilk defa  Kadıköy'de maç içerisinde öne geçerken, Fenerbahçe'yi yenme hayalini de kurdular kısa süre de olsa.

Ama golün etkisini çabuk atlatan ve bu maçı kazanmayı her atağıyla belli eden Fenerbahçeli futbolcular, kısa süre içerisinde cevabını verdiler.

Sezonun sonu geldikçe bir başka oynamaya başlayan ve her atağıyla rakip savunmaları canından bezdiren Gökhan Gönül'ün sağdan yaptığı ortaya, bir başka formda oyuncu Pierre Webo'nun yaptığı kafa vuruşu, sevinçlerini de kursağında bıraktı "karşı tarafın takımının."

Golün hemen ardından Emre Belözoğlu'nun inatla devam ettirdiği pozisyonda Webo'nun attığı gol ise, "fişi çekti."

İstanbul'da oynanan Galatasaray-Gençlerbirliği maçında da tıpkı Gençlerbirliği'nin attığı golden önce, kendisine faul yapılmış numarası yapan Eboue'nin bu maçta da aynı numaraya bir kez daha başvurduğunu gördük.

Topu uzaklaştırabileceği kadar mesafe ve zamanı varken kendisini yere bırakan Eboue'nin bu hatasını affetmeyen Webo, duble yaparken Kadıköy'den de Türkiye'ye bildik o tezahürat yükselmeye başlandı:

"Burası Kadıköy, buradan çıkış yok."

Sezonu şöyle veya böyle şampiyon olarak tamamlayan Galatasaray'ın, Fenerbahçe karşısında maçın toplamına baktığımızda, kaleye attığı ve isabet sağladığı şut sayısının, gol dahil 2 olduğunu görüyoruz.

Tıpkı UEFA Avrupa Ligi Yarı Final ilk maçında Benfica'nın kaleye attığı ilk şutun dakikasının 52 olduğunu hatırlattı bu istatistik bize.

Demek ki Fenerbahçe, konsantre olduğu her maçta rakibi sindiriyor, sahasına hapsediyor ve golü de buluyor.

Rakibin ismine veya gücüne bakmıyor.

İkinci yarıda da görüntü değişmedi.

Sadece ikinci yarının ortalarında yapılan orta alandaki oyuncu değişiklikleri ve Raul Meireles'in yine sakatlanarak oyundan çıkmak zorunda kalması, Fenerbahçe'nin oyun planlarında değişikliğe gitmesine neden oldu.

O dakikaya kadar farkı artırmayı hedefleyen Fenerbahçe, özellikle Raul Meireles ve Emre Belözoğlu'nun peşpeşe oyundan çıkmasıyla birlikte orta alan üstünlüğünü de rakibine kaptırdı.

Ve Galatasaray orta sahası daha çok maçın içerisine girmeye başladı.

Başlangıçta Elmander-Burak-Drogba üçlüsüyle oynayan ve orta alandan gelecek destekle Fenerbahçe'yi mağlup etmenin planlarını yapan Galatasaray teknik ekibi, Emre ve Raul'un oyundan çıkmasıyla birlikte kanatları kullanmak ve özellikle sağ kanattan gelmek adına o kanada Sabri-Aydın takviyesini yaptı.

Sola da Amrabat'ı alarak oynayan Galatasaray, Fenerbahçe yarı sahasına daha fazla gelmeye başlarken, net gol pozisyonlarını bulan yine Fenerbahçe idi.

Pierre Webo'nun çaprazdan karşı karşıya kaldığı ve son anda defansın kornere gönderdiği şutunda, Moussa Sow'un 20 metreden gönderdiği müthiş şutun önce direkten, sonrasında Dirk Kuyt'un kaleye gönderdiği şutun ise Muslera tarafından kornere son anda gönderildiği, yine Drogba'nın Webo'nun önünden son anda uzaklaştırdığı pozisyonda Fenerbahçe'nin gole çok yaklaştığını gördük.

Buna karşılık ise Galatasaray'ın sadece maçın son dakikalarında Burak Yılmaz'ın plasesesinde Volkan Demirel'in mutlak golü önlediği atağına şahit olduk.

O kadar.

Maçın hakemi Cüneyt Çakır'a gelecek olursak;

Daha önce yönettiği maçların aksine bir maç yönetmedi Cüneyt Çakır.

Galatasaraylı oyuncuların, özellikle de Melo-Eboue ikilisinin tahrikkar oyunlarına seyirci kaldı, Fenerbahçeli oyuncular karşılık vermeye kalktığı anda ise karşılarına dikildi.

Avantaj kurallarını uygulamadı, özellikle Dirk Kuyt'a Riera'nın ceza sahası içerisinde yaptığı net penaltıyı yakın olmasına rağmen "çalamadı." Devamında gelişen atakta ise işte biraz önce yukarıda bahsettiğimiz Burak Yılmaz'ın o gollük plasesinin yaşanmasına neden oldu.

Maçın son bölümünde oyuna giren ve birinci görevi "tribünleri tahrik etmek" olan Sabri'nin daha önce de yaptığı birkaç hareketi es geçerek, maçın son dakikasında yaşananlara davetiye çıkartan da Cüneyt Çakır'dı.

Sabri, daha önceki maçlarda da çokça yapmıştı aynı davranışları.

Futbol oynamakla uzaktan yakından alakası olmayan bu oyuncu, maalesef ki bu ülkede bir takımın kaptanlığını yapıyor.

Ve o takım ise Galatasaray.

Ne diyelim, mübarek olsunlar her ikisi de.

Volkan Demirel'in önüne nizami bir şekilde perdeleme yaparak topun auta çıkmasını hedeflediği o pozisyonda Sabri, Volkan Demirel'e sözlü müdahalede bulunarak zaten olayların fitilini de ateşleyen isimdi.

Volkan Demirel'in, saha içerisinde sakin görünen görüntüsünün altında birden parlayan bir yapısı olduğunu kendisi de çok iyi bildiğinden dolayı, bu noktadan saldırdı ve amacına da ulaştı.

Kırmızı karttan sonra tribünlere yaptığı hareketler ise, bu ülkede ancak Sabri gibi bir oyuncuya yakışır.

2006-07 sezonunda Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan o meşhur "sulu derbide" tribünlerden sahaya atılanlara protesto amacıyla sadece saha ortasında tribünleri alkışlayan Fenerbahçeli Tümer Metin'e, o dönemde PFDK tarafından "tribünleri tahrik etmek suçlamasıyla" 3 maç ceza verilmişti.

Şimdi göreceğiz o "adil" kurulları.

Bakalım Sabri'ye sahadan çıkarken yaptıkları ve onu kucaklayarak sahadan çıkarmaya çalışan Melo'ya ne ceza verecekler?

Veya akıllarına gelecek mi hiç bu davranışlar?

Bu arada unutmadan maç sonu Galatasaraylı oyuncuların orta alanda yaptıkları sevinç gösterileri (mağlup olmalarına rağmen) dikkate alınacak olursa, bu sevinç gösterisinin tek bir amacı vardı, o da Fenerbahçe tribünlerini tahrik etmekti.

Bu tahrik işlerini Türkiye'de en iyi yapan oyuncuların başında geliyor Sabri.

Dolayısıyla maç sonu  yaşanan bu sahne, belli ki önceden planlanmış.

Çünkü maç biter bitmez bütün Galatasaraylı oyuncular orta sahaya koştu.

Yani bu tahrik görüntüleride daha vahim sahnelerin yaşanacağı muhakken ve bu olaylarda da başrolü Sabri üstlenecekken, hakem Cüneyt Çakır'ın kırmızı kartı, belki de başka sahnelerin yaşanmasına de engel oldu.

Kısaca Fenerbahçe, Galatasaray'ı bu akşam Kadıköy'de bir kez daha ezdi.

Bütün takım mücadeleleriyle birlikte bu zaferi yaşatırken ön plana çıkan oyuncular, Gökhan Gönül, Pierre Webo, Emre Belözoğlu, Raul Meireles, Joseph Yobo ve Hasan Ali Kaldırım'dı.

Son 14 sezonda sahasında kaybetmeyen, sadece son 3 maçta rakibinin beraberlik almasına izin veren Fenerbahçe, yeniden ara verdiği galibiyet serisine bu akşamla birlikte başladı.

Şampiyon da olsa, "Kocaman kocaman öptü."

Bir kez daha.

Darısı, daha nice 10 yıllara.

Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu


Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun

Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Bekir İrtegün, Yobo, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Topal, Meireles (Dk. 67 Caner Erkin), Kuyt, Emre Belözoğlu (Dk. 63 Salih Uçan), Sow, Webo (Dk. 81 Mehmet Topuz)

Galatasaray: Muslera, Eboue (Dk. 81 Aydın Yılmaz), Gökhan Zan, Semih Kaya, Riera, Hamit Altıntop (Dk. 75 Sabri Sarıoğlu), Melo, Selçuk İnan, Drogba, Elmander (Dk. 46 Amrabat), Burak Yılmaz

Goller: Dk. 25 Burak Yılmaz (Penaltı) (Galatasaray), Dk. 33 ve Dk. 36 Webo (Fenerbahçe)

Kırmızı kartlar: 90+2 Volkan Demirel (Fenerbahçe), Dk. 90+2 Sabri Sarıoğlu (Galatasaray)

Sarı kartlar: Dk. 24 Gökhan Gönül, Dk. 84 Caner Erkin (Fenerbahçe), Dk. 39 Drogba, Dk. 85 Gökhan Zan, Dk. 90+8 Amrabat (Galatasaray)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder