Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

11 Mart 2013 Pazartesi

Fenerbahçe : 4 - Bursaspor : 1 (Spor Toto Süper Lig 25.hafta maçı) DÖRT DÖRTLÜK FENERBAHÇE !!



Sezon başından bu yana Galatasaray'ın puan kaybettiği hemen her hafta, Fenerbahçe de kaybediyordu ne hikmetse.

Galatasaray, Ordu'da kaybetti, Fenerbahçe Kasımpaşa'da. Galatasaray Ankara'da Gençlerbirliği'ne kaybetti, Fenerbahçe de deplasmanda Bursa'ya, yine Galatasaray Kasımpaşa'ya kaybetti, Fenerbahçe de içeride Elazığ'a.

Tam 6 maç.

Eğer bu maçlardan ikisi kazanılmış olsaydı, şu anda puantajda da durum farklı olacaktı hiç kuşkusuz Fenerbahçe adına.

İşte böylesine çarpık bir istatiksel durum vardı maç öncesinde.

Geçen hafta liderle puan farkı 7 olmuş, birçok kesim Fenerbahçe'nin artık şampiyonluk şansının neredeyse yok denecek kadar az olduğunu savunmuştu.

Ama hafta başında Galatasaray, yine kaybedince Fenerbahçe açısından Bursaspor maçı ayrı bir önem kazanmıştı.

Hem sezonun ikinci yarısında Kadıköy'de yaşanan "seriyi" sona erdirmek adına, hem de puan farkını azaltıp yeniden şampiyonluk yolunda avantaj yakalamak istiyordu Fenerbahçe.

Hafta içi Plzen'de gelen galibiyet ile morallenen, ama takımın iki etkili ismi olan Gökhan Gönül ve Webo'nun zamansız sakatlıklarıyla da üzülen Fenerbahçe, Bursaspor maçına da "artık klasik olduğu" üzere şok bir golle geride başladı.

Öyle ya..

Bu sezon Kadıköy'de oynadığı maçlarda enteresan bir şekilde ilk  golü Fenerbahçe görüyor kendi kalesinde.

Elazığspor maçında da böyle olmuştu, Sivasspor maçında da, Kasımpaşa maçında da, bugün Bursaspor maçında da.

Ama golün moral bozukluğunu çok çok çabuk atlattı Fenerbahçe.

Sanki maç 0-0 mış gibi, özellikle Emre Belözoğlu'nun isyankar, agrasif, sonuca itiraz edercesine ileriye çıkartarak dar alanda sürekli prese dayanarak oynattığı Fenerbahçe orta sahası, kısa süre içerisinde beraberliği de yakaladı.

Emre Belözoğlu, muhteşem bir golle maçı 12.dakikada yeniden başlattı adeta.

Geçen hafta İnönü'de kendi kalesine gol atarak morali bozulan Dirk Kuyt, bu defa Bursaspor defansını, orta  sahasını, hatta ileri uç oyuncularını rahatsız edercesine deli gibi saldırgan oynuyor, her noktada top alıyor, pas atıyor, hatta ve hatta kendisinden hiç beklenmeyecek şekilde "ince" paslar göndererek Moussa Sow'u kaleciyle karşı karşıya bırakıyordu.

Bu arada kendisi de direğe takılıyordu yine Emre Belözoğlu'nun "giderayak" verdiği harika pasla.

Emre Belözoğlu'nun zamansız sakatlığı nedeniyle kısa süreli bir bocalama içerisine giren Fenerbahçe, devreyi bu şekilde tamamlarken ikinci yarıda bu defa Mehmet Topal farkı ortaya çıkıyordu.

Plzen maçının da gizli kahramanlarından olan Mehmet Topal, bu defa Kadıköy'de "örümcek ağlarını" alıyor, lakabını yerine getirircesine rakiplerin ayağından topları birer birer toplayarak takımını geriden iyi yönetiyordu, Emre'yi aratmazcasına.

Partneri Raul Meireles ise ilk yarıda oynadığı kaçak futbolu ikinci yarıda bir kenara bırakarak, O da ataklara katılıyor, belki de sezon başından bu yana ilk defa topsuz alanda ceza sahasına giderek galibiyet golünü atıyordu.

Aslında Fenerbahçe'nin bu akşam oynadığı futbola bakacak olursak, maçın daha başında bu maçı kazanacağı izlenimini vermişti tribündeki ve ekran başındaki taraftarlarına.

Haftalardır yaşanan şanssızlıklara dur dercesine oyuncuların neredeyse tamamı bu "garabet istatistiğe" isyan ediyorlardı.

Webo'nun sakatlığı nedeniyle takıma giren Semih Şentürk, Bursaspor defansı önünde "statik" oynayarak ataklara katkıda bulunamazken, ikinci yarının ortalarında Caner'in sol kanada geçmesi, Moussa Sow'un ise asli görev yerine dönmesi nedeniyle bir anda Fenerbahçe atakları daha etkili ve tehlikeli hal almaya başlamıştı.

Solbek Hasan Ali Kaldırım, karşısında son dönemlerin en iyi çıkış yapan oyuncularından Şener oynamasına karşın sürekli atakların içerisinde, sağbek mevkisinde ise Mehmet Topuz defansif ve ofansif görevlerini eksiksiz yerine getiriyordu.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Dirk Kuyt'un neredeyse çift kişilik oynamasının da getirdiği dinamizm nedeniyle Fenerbahçe atakları sürekli olarak gol kokan nitelikteydi.

Moussa Sow, ilk yarıda kaleciyle karşı karşıya kalarak üzerine vurduğu topun aksine bu defa peş peşe pozisyonlara giriyor, önce sağ çaprazdan uzak direğe vurduğu top son anda kaleci tarafından çelinirken, sonra kaleye paralel giden topa adeta duvar olarak arka direkteki Dirk Kuyt'un boş kaleye golü atmasına da katkı sağlıyordu.

Attığı gol ise, soğukkanlı ve golcü vuruşuydu.

Fenerbahçe'de bu akşam belki de en silik futbolu Baroni oynadı.

Ne Bursaspor ataklarını karşılamada, ne de takımını atağa kaldırmada yeteri kadar katkıyı sağlayamadı.

Arkadaşlarının neredeyse tamamının hatasız şekilde oynamasından sıkılmış olacak ki, "saklandığı" yerden maçın son dakikasında çıktı ve sürdüğü topu 3 Bursasporlunun arasından Moussa Sow'a harika bir şekilde atarak golün hazırlayıcısı oldu.

Bizler, Baroni'deki bu kapasiteyi bildiğimiz için ve de bu özelliklerini yerine getirmediği için eleştiriyoruz Baroni'yi.

İşte Baroni de bu özelliklerini sahaya yansıttığı zaman gerçekten de etkili bir oyuncu. Ama O, "papatya falı" açtırmaya devam ediyor neredeyse her hafta.

Bir var bir yok misali.

Fenerbahçe'nin bu akşam göze çarpan bir başka oyuncusu da Bekir İrtegün'dü.

Hem defansif görevlerini eksiksiz şekilde yerine getirdi, hem de zaman zaman oyunun sıkıştığı anlarda topla birlikte ileriye çıkarak takımını atağa kaldırdı.

Maçın hakemine gelecek olursak;

Raul Meireles'in attığı golde kaleciye yapılan nizami şarjı iyi süzen Tolga Özkalfa, ofsayt tartışmalarında ise yardımcısının ikazlarını dikkate almazken, ilk yarının bitmesine saniyeler kala önce Semih Şentürk'e, sonra da Baroni'ye yapılan kasti faullere göz yumarak sonrasında gelen ve ofsayt gerekçesiyle iptal edilen Bursaspor golüne davetiye çıkarttı.

Peki ya o pozisyonda yardımcı  hakem doğru karar vermemiş olsaydı da Fenerbahçe devreyi 2-1 mağlup kapatsaydı?

Acaba O da mı bir sonraki hafta "İstanbul Süper Amatör Küme" de maç alacaktı?

Zekeriya Alp ve MHK'ya sorulur..

Kısacası Fenerbahçe, sezonun ikinci yarısında sahasında yaşadığı şanssızlıklara son vermiş olurken bir yandan da taraftarlarına ilerisi için umut ta verdi.

Liderle arasında olan 4 puanlık fark, hiç te abartılacak bir durum değil.

Bu ligde her takım, birbirini mağlup edebiliyor ve bu durum, defalarca tekrarlandı.

Son defa şampiyon olduğu sezon, 9 puan geriden gelerek kupaya uzanmadı mı, bütün "şer ittifaklara" rağmen?

Peki bu sezon?

Neden olmasın?

Darısı önümüzdeki haftalara..


Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu


Hakemler: Tolga Özkalfa, Muhittin Gürses, İsmail Şencan

Fenerbahçe: Volkan Demirel, Mehmet Topuz, Bekir İrtegün, Yobo, Hasan Ali Kaldırım, Kuyt, Meireles (Dk. 89 Egemen Korkmaz), Emre Belözoğlu (Dk. 23 Mehmet Topal), Sow, Cristian, Semih Şentürk (Dk. 65 Caner Erkin)

Bursaspor: Carson, Şener Özbayraklı, İbrahim Öztürk, Ferdinand, Vederson, Musa Çağıran (Dk. 68 Mustafa Batuhan Altıntaş), Edu, Belluschi, Batalla, Tuncay Şanlı (Dk. 69 Aziz Eraltay), Sestak (Dk. 78 Murat Yıldırım)

Goller: Dk. 2 Sestak (Bursaspor), Dk. 12 Emre Belözoğlu, Dk. 50 Meireles, Dk. 75 Kuyt, Dk. 88 Sow (Fenerbahçe)

Sarı kartlar: Dk. 24 Musa Çağıran, Dk. 51 Carson, Dk. 84 İbrahim Öztürk (Bursaspor), Dk. 45+3 Volkan Demirel, Dk. 58 Meireles, Dk. 90+4 Mehmet Topal (Fenerbahçe)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder