Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

1 Ekim 2012 Pazartesi

Bu olay, tam bir yönetim zaafiyetidir !!


Fenerbahçe'nin son 8 yılına damgasını vuran, son 8 yılda kazanılan 3 Lig ve 1 Türkiye Kupası şampiyonluğunda birinci derecede etkili olan, kalan 4 sezonun 3.ünde lig 2.liğini alan bir takımın en etkili ismiydi O.


Asistleriyle, golleriyle, düzgün iş ve aile yaşantısıyla taraflı tarafsız milyonların gönlünde taht kuran, sokak aralarında çocukların "Ben Alex'im" diye birbirlerine caka sattıkları, daha küçük yaşlarında Fenerbahçe sempatizanı oldukları büyük bir fenomendi O.

"İnsanların yalan söylediği, ama rakamların asla yalan söylemeyeceği" ilke ve gerçeğinden hareketle 140 lig maçında 136 gol atma başarısını gösteren, bir o kadar da asist yapan, Fenerbahçe'nin Avrupa Kupalarında en fazla gol atan, en fazla forma giyen, en fazla asist yapan oyuncusu olması gibi bir çok nedenden ötürü istatistikleri paramparça eden bir skor makinasıydı O.

Uzatmaya gerek yok.

Hepimizin bildiği, hepinizin tanıdığı Alex'ti O.

Türkiye'ye daha gelmeden "Kandırmayın Fenerbahçelileri, O'nu Real Madrid bile alamadı" uyutmalarıyla taraftarı olumsuzluğa sevkeden kalemşörlerin, Türkiye'de tribünleri her ayağa kaldırdığı maçlardan sonra "Koşmuyor, uçmuyor, yemiyor, içmiyor" gibi argümanlarla kendilerini tatmin ettikleri bir ortamda, Fenerbahçe için en iyi bildiği işi yaptı yıllarca.

Oynadı, oynattı.

Sevindi, sevindirdi.

Sevdirdi, sevdirildi.

3 Temmuz 2011 tarihinde başlatılan linç ve karalama kampanyalarında bir numaralı bütünleyici isimlerin başında geliyordu.

Hemen hemen bütün takım arkadaşları, karamsar bir ortamda yeni kulüp ve sözleşme ararlarken, "Ben bu takımın kaptanıyım, mücadeleye devam" diyerek açık açık basın toplantıları düzenleyerek, camiayı bir arada tutma gayretleri içerisindeydi.

Aziz Yıldırım'ın yaşadığı sıkıntılı günlerde, Çağlayan'da, Silivri'de, Kadıköy'de biber gazları yediği, coplarla hercümerc olduğu taraftarın, öylesine karmaşık ortamlarda bile kulübüne sahip çıkıp kendi bünyesinde sapasağlam durdukları örnekleri, geçtiğimiz yılın en belirgin haberlerindendi, yansımalarındandı.

Bu süreçte yapılan onca karalama ve linç kampanyalarında bile son derece dik duruş sergileyen ve bölünmeye razı gelmeyen, itiraz eden Fenerbahçe taraftarını, maalesef ki son olaylarla iyice uç noktalara taşıdılar.

Taşıyanların gözleri aydın..

Mutlu olsunlar, kutlu olsun bu kararları kendilerine..

Peki bu süreçte Alex ne yapmıştır, hiç hatası yok mudur?

Elbette ki vardır..

Tıpkı Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım'ın hataları gibi.

Ama bu hataların hiçbirisi, kadrodışı bırakılarak sözleşmesinin feshedilmesini gerektirmeyen hareketlerdir.

Fenerbahçe'nin iç dinamiklerine dinamit koyan, maalesef ki yine ve birkez daha Fenerbahçeliler olmuştur.

Tıpkı geçmişte olduğu gibi.

1980 ve 1990 lı yıllarda kaos ortamı yaşayan, her mağlubiyet sonrası kongre ve istifa söylentileriyle çalkalanan Fenerbahçe, istikrarı yakalamaya başladığı ortamda ne tesadüftür ki yine kendi ipini kendisi çekmiştir.

Zicolu yıllarda sportif ortamda başarıyı yakalamaya ramak kala, Zico'yu gönderen, sonrasında gelen ekonomik güce rağmen bunu saha sonuçlarına "kısmi olarak" yansıtan Fenerbahçe yönetimi, maalesef ki kendi düştüğü hataların farkında değillerdir.

Alex'in, Fenerbahçe yönetimini "hedef küçültüyorlar" eleştirisini eleştirenler, önce kendilerine baksınlar.

Şu anda Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu üyelerinden 5 ini sayabilecek 5 tane Fenerbahçe taraftarını bulabilmek zorlaşmışken, son 5 yıldaki yönetim kurullarından hemen her sezon fire veren Fenerbahçe yönetimi, son kongrede oluşturduğu yönetimle iyice dibe vurmuştur.

Fenerbahçe'nin ligdeki istikrarsız görüntüsünden Alex'i sorumlu tutan zihniyet, maalesef ki kolaycılığa kaçmıştır.

Suçluyu bulmuşlardır.

O suçlu da, son şampiyonluğa neredeyse tek başına imza atan kaptanlarıdır.

Yerseniz..

Bütün bu saha dışı olaylar yaşanırken, saha içerisinde bütün kamuoyunun önünde cereyan eden gerçekleri de, yine bu kamuoyundan gizleyen ve kamufle eden bir zihniyet hakimdir bugün Fenerbahçe'de.

Mesela oyun formatı olarak geçen 2 sezonda Fenerbahçe'nin ve Aykut Kocaman'ın hedefi "çok pas" iken bu sezon nereden estiyse "çok koşma" düsturu benimsenmiş, ancak bunda da başarılı olunamamıştır.

Son lig maçı olan Kasımpaşa maçında, Fenerbahçeli futbolcuların toplamda 105 km. koşu gerçekleştirmelerine karşılık rakibi Kasımpaşa'nın 109 km. koşmaları bunun en açık örneğidir.

Elbette ki bu kulübe gelen her kişi, her yönetici, her teknik adam ve her futbolcu birgün görev süresini tamamlayarak ayrılacaklardır bu kulüpten.

Ama böylesine bir ayrılığı, hele Fenerbahçe kariyeri, "bütün zamanların en iyi kariyeri" şeklinde oluşan bir futbolcunun ayrılması, Fenerbahçe'ye yakışmayacak türdendir.

Alex olayının perde arkasında yaşanan "eski yönetici, eski menajer" dostluklarında gizliyse eğer, bu daha başka bir faciadır.

İnsanların dostlarını veya arkadaşlarını siz tayin edemezsiniz.

İsteyen, istediği ortamda istediği kişilerle oturabilir, sohbet edebilir, uzlaşabilir.

Sizin, o insanlarla olan husumetinizden Fenerbahçe sorumlu tutulamaz..

Tabi ki Alex De Souza bir gün ayrılacaktı, tabi ki bizler O'na veda edecektik.

Ama böylesine zamansız bir şekilde değil..

Fenerbahçe Spor Kulübü, elbette ki bütün birim ve bireylerin üzerindedir.

Bâkidir, kalıcıdır.

Aslolan Fenerbahçedir.

Ve O'nun üzerinde hiçbir sınıf veya kişi çıkamaz..

Hatta Aziz Yıldırım da, Aykut Kocaman da..

Ez-cümle :

Alex De Souza konusunda bütün sorumluluk, bu "sun'i krizi yönetemeyen" Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetimi'nindir, teknik ekibindir, İdari Menajerindir.

Alex'in yaptıklarıysa sadece bu işin "bahanesidir."

Hangi işin mi?

Hani şu yukarıda "ufaktan değindiğimiz" "eski yönetici, menajer" diyaloglarının..

Gerisi fasa fiso..

Gerisi fasa fiso..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder