Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

6 Şubat 2017 Pazartesi

Beşiktaş : 0 - Fenerbahçe : 1 ( Ziraat Türkiye Kupası son 16 turu maçı ) İTİNAYLA STAT AÇILIŞLARI YAPILIR !!




Fenerbahçe, geçen hafta ligde aldığı ağır mağlubiyetten sonra bu akşam, “yine bir stad açılışı” için şehrin karşı yakasındaydı.

Geçmişten beri açılan bütün statların, “resmi açılışlarını yapan” yine kapanan bütün stadların da “resmi kapanışını yapan” Fenerbahçe, bu akşam da geleneğe devam etti.

Kadir Has Stadı’nda Kayserispor’a, Türk Telekom Arena’da Galatasaray’a ilk mağlubiyetlerini yaşatan Fenerbahçe, bu akşam da Vodafone Arena’nın açılışını yaparken, “kurdelayı da” Robin Van Persie kesti.

Sezon başından  beri oynadığı bütün büyük maçları ( Monaco, Feyenoord, Manchester Unıted, Galatasaray) kazanan Fenerbahçe, ne hikmetse puan kayıplarını hep ligin altındaki takımlar karşısında yaşamıştı.

Bu akşam da Vodafone Arena’ya gitmeden önce, “birilerinin” 3-5 atarız heveslerine karşılık, Fenerbahçe’nin büyüklüğünü bir kez daha gösterdi ve bu büyük maçı da kaybetmedi.

Üstelik rakibine verdiği hasar büyük.

Hem maddi, hem manevi anlamda.

Maddi açıdan hem Vodafone Arena’da satılan biletlerin %60 payını alarak (ki en ucuz bilet 130 TL. idi.) hem de kupa sponsorundan gelecek 600 bin $ parayı kasasına koyan Fenerbahçe, “adil bir TFF” nin vereceği muhtemel kararla da Vodafone Arena’yı birkaç maçlığına da kapattı.

Manevi anlamda ise yukarıda da zikrettiğimiz gibi, Vodafone Arena’da Beşiktaş’a ilk mağlubiyeti yaşatarak, tarihe geçti, nesilden nesile anlatılacak bir gerçeğin sahibi oldu.

Maça kontrollü başlayan, topun arkasında kalarak rakibin direncini kırmaya çalışan Fenerbahçe, ilk 15 dakikada bunu başardı.

Hatta 7.dakikada Robin Van Persie’nin muhteşem pasıyla Lens’in kaleciyle karşı karşıya kalmasıyla da ilk pozisyonu buldu.

Daha sonra ortaya Oğuzhan Özyakup denen “yeni yetme kaptan” çıktı.

Önce Robin Van Persie ile anlamsız gerginlikler yaşadı, yaşattı ve arkadaşlarını da bu gerginliğe ortak etti.

Ama unuttuğu bir gerçek vardı.

Fenerbahçe takımında bu tip maçları, Oğuzhan Özyakup’un bırakın kariyerindeki maç sayısı kadar, “çıktığı idman sayısı” kadar oynayan “profesyonel oyuncular” vardı.

Tahriklere kapılmadan, üstüne de aynı silahla karşılık vererek maçta Beşiktaş’ın oyun olarak üstün duruma geçmesini engellediler.

Yani, Şenol Güneş’in en iyi bildiği ve taktiğini verdiği “tahrik et, kendi sahanda sindir, kazan” metodu bu akşam ters tepti.

Karşılarında Anadolu takımlarından bir takım yoktu ki, sinsin veya hakemi baskı altına alacak pozisyonlar versinler.

İlk yarıda Beşiktaş’ın uzaktan attığı şutlar haricinde, sadece Talisca’nın altı pas üzerinden boş pozisyonda dışarı vurduğu kafa vuruşu vardı.

Devre biterken bu defa, Kadıköy’de Lens’e yaptığı gaddar tekmeden sonra oyundan atılmayan Tosiç’in, Robin Van Persie’ye attığı kafa vardı ki, bu tıpkı 2010-11 sezonunda Ferrari’nin Lugano’ya attığı kafayı hatırlattı bizlere.

Hakemin doğru bir kararla oyundan atılmasını sindiremeyen Tosiç ve Şenol Güneş, bu defa iyice çirkefleşerek olayla ilgisi olan-olmayan kim varsa hepsine saldırmaya başladılar.

Yıllardır Türkiye’de “çirkefliğin baş aktörü” olarak dolaşan, “ortamlarda efendi” diye tanınan ama dil bilmeyen yabancı oyuncu veya hakemlere bile ana-avrat düz giden (Bakınız en son Dinamo Kiev deplasmanında hakeme ana-avrat küfretmesi)  Şenol Güneş, devre arasında da Simon Kjaer ve Robin Van Persie’ye sardı.

Bütün bunlar olurken herkesin ortak fikri, maç sonu açıklamalarıyla Şenol Güneş’in bu çirkefliklerini örtecek daha çirkef beyanatların sahibi olacağıydı ki, nitekim oldu.

Neyse, oraya geleceğiz..

İkinci yarıda rakibinden bir kişi fazla oynamanın avantajını kullanan Fenerbahçe, en büyük artıyı ise Talisca’nın mecburi değişiklikle kenara gelmesinden kazandı.

Çünkü Talisca oyunda olduğu anlarda, O’nu marke etmekle görevli Mehmet Topal, orta alana yeteri kadar destek olamıyor, Josef De Souza’yı Atiba karşısında yalnız bırakıyor ve kazandığı topları da olumlu kullanamıyordu.

Talisca oyundan  çıktıktan sonra Mehmet Topal asli görevine döndü, kesicilik görevini kusursuz yaparken Alper Potuk’un da driplinglerle ileri çıkmasına olanak sağladı.

Nitekim Fenerbahçe golü de tıpkı böyle bir pozisyonda oldu.

Robin Van Persie’nin ilk yarıda gördüğü sarı karttan sonra ikinci yarıya çıkmaması konusunda fikir yürütenler, ya Dirk Advocaat’ı tanımıyorlar, veya Robin Van Persie’yi.

Çünkü her ikisi de pozisyonları anlık yaşayan ve sonrasını unutan isimler.

Yani Şenol Güneş gibi takılıp kalmıyorlar geçmişe.

Geçmişe takılıp kalmak demişken, Şenol Güneş 1996 dan beri kendine gelemiyor.

Bir darbe de 2010-11 sezonunda yiyince, kendisini iyice kaybetti ve böyle saçmalamaların baş aktörü oldu.

Golü attıktan sonra Fenerbahçe, alan daraltarak ve rakibin direncini kırmak için bol pas yaparak ilk 10 dakikayı geçirdikten sonra bu defa ikinci gol için ataklar yapmaya başladı.

Golden önce Sow’un röveşatası, golden hemen sonra Lens’in kaleyi karşıdan gören şutu, yine Ozan Tufan’ın karşı karşıya tribüne gönderdiği toplar, hep farkın habercisiydi ancak olmadı.

Maçın son anlarında gol için baskı kurmaya çalışan Beşiktaş orta sahası ve forvetleri de, Fenerbahçe’nin defans derinliğinde boğulup gittiler.

Bu dakikalarda mesela yardımcı hakem Cem Satman'ın, Volkan Demirel’in degajında kendi yarı sahasında olmasına rağmen topa hareketlenen ve Beşiktaş defans arkasına sarkan Josef De Souza’ya kaldırdığı ofsayt bayrağı, belki de maçın en önemli pozisyonuydu.

Zira bir yardımcı hakem eğer, hücum yapan oyuncunun kendi sahasında olmasına ofsayt bayrağı kaldırıyorsa ( ki pozisyonda Josef, Fenerbahçe sahasında olmasına rağmen Beşiktaş defansının da arkasında ) Türkiye’de futbol hakemlerinin ciddi anlamda eğitime ihtiyaçları olduğunun da isbatıdır.

Yine maçın son dakikasında Skrtel’in ceza sahası içerisinde yaptığı iki hamleye de penaltı beklemek, şu anda Türkiye’de en fazla penaltı atışı kullanan Beşiktaş ve Şenol Güneş’in en iyi savunması ve bahanesi olacaktır.

Maçın son dakikalarında hem Lens’e, hem de Volkan Demirel’e yönelik olarak sahaya giren, oyunculara saldırmaya  teşebbüs eden seyircilerin olduğunu da, “çok ta beklemesek bile” maç gözlemcisinin raporuna yazması “uzak bir ihtimal.”

Çünkü onlar, Beşiktaş maçlarında yaşanan hiçbir gelişmeyi, “görmüyorlar, duymuyorlar, bilmiyorlar.”

Kısacası üç maymunu oynuyorlar.

Nasıl oynamasınlar ki?

Her fırsatta “Beşiktaş’tan 100 milyon dolar alacağım var” diyen bir TFF Başkanı ve o başkanın kendi özel şirketinde yöneticilik yapan kişilerin de aynı zamanda TFF de yönetici oldukları bir yönetim var bu ülkede.

Sıkıysa hakemler veya gözlemciler yazsın raporları..

Maç sonuna gelecek olursak;

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Şenol Güneş, bütün aklını da, benliğini de 1996 da bırakmış.
Kolay değil, bir insanın ömründe yaşadığı bütün travmaların nedeni, Fenerbahçe..

Hem 1996, hem de 2011 yıllarında, avuçlarının içine gelen kupalar, şimdi Fenerbahçe Müzesi’nde.

Sonra da o kupaları “çalmak için” özel “hırsızlar” gönderiliyor kulübe..

Bakınız, geçen haftalarda müzede yaşanan hırsızlık olayı..

İşte bu hezeyanlar içerisindeki Şenol Güneş, maç sonrası açıklamalarında ise, maçın taktik yönden değerlendirmesinin dışına çıkarak, Fenerbahçe Yöneticisi İlhan Ekşioğlu’na “tapeleri unutmasınlar” şeklinde son derece çirkin, kendisinden “beklenen” bir açıklama yapıyor.
Bahsettiği tapelerin duruşması, 20 Şubat 2017 de Silivri’de yapılacak.

Çok istiyorsa eğer, gitsin izlesin duruşmaları..

Belki orada, o tapelerde 2010-11 sezonunda kupa finalinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni mağlup ederek kupayı kazanan ama daha sonra “iade eden” Beşiktaş’ın da ismine denk gelir ve “geçmişte tapelerde ismi geçen, üstelik te kupayı iade eden” bir takımda ne işinin olduğunu kamuoyuna açıklar.

Son söz mü?


Şemsiye ters döndü, açılmaz..

Beşiktaş: 0 - Fenerbahçe: 1

Stat: Vodafone Arena

Hakemler: Ali Palabıyık, Mehmet Cem Satman, Serkan Olguncan

Beşiktaş: Fabricio, Gökhan Gönül, Marcelo, Tosic, Adriano, Hutchinson, Oğuzhan Özyakup (Dk. 86 Tolgay Arslan), Quaresma, Talisca (Dk. 51  Mitrovic), Babel, Cenk Tosun

Fenerbahçe: Volkan Demirel, Şener Özbayraklı, Kjaer, Skrtel, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Topal, De Souza, Alper Potuk (Dk. 74 Ozan Tufan), Lens, Sow, Van Persie (Dk. 88 Chahechouhe)

Gol: Dk. 72 Van Persie (Fenerbahçe)

Kırmızı kart: Dk. 41 Tosic (Beşiktaş)

Sarı kartlar: Dk. 43 Van Persie, Dk. 45+1 Şener Özbayraklı, Dk. 90+1 Ozan Tufan, Dk. 90+3 Lens (Fenerbahçe), Dk. 67 Marcelo, Dk. 90+2 Adriano, Dk 90+3 Aras Özbiliz (yedek kulübesinde) (Beşiktaş)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder