Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

7 Nisan 2013 Pazar

Yavuz hırsızlığın bu kadarına da pes artık !!




Türk futbolu, yine kaotik bir döneme girdi.

Ne zaman çıkmıştı ki aslında diye de sorabiliriz kendimize.

Geçen yıl benzer görüntülerin sergilendiği dönemlerde "ertelenen" cezalar yüzünden, belki de Türk futboluna "erteleme şikesi" girdi.

Bu sezon da bu kuraldan birçok sporcu ve teknik adam yararlandı.

Ama bu isimleri alt alta koyduğumuz zaman, ne hikmetse hep "malum" kulübün oyuncu ve teknik adamlarının liste başı olduğunu görüyoruz.

Geçtiğimiz haftalarda oynanan Galatasaray-Orduspor maçında da benzer görüntülerin yaşandığını hep birlikte hatırlıyorken, dün akşam yine aynı statta oynanan Galatasaray-Mersin İdmanyurdu maçında yaşananlardan çok, maçtan sonra yaşananlar aslında ürkütücü.

Maç içerisinde yaşanılanlara nasılsa hepimiz "alışkınız."

Olmasa şaşardık zaten.

Ama aynı zamanda şaşırdığımız bir başka konu daha var.

Şöyle ki;

Malum geçen hafta içi Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final ilk maçında deplasmanda Real Madrid'e karşı oynadı Galatasaray ve "bizlerin" de üzerinde ittifak ettiğimiz 2 pozisyonda penaltısı verilmedi.

Ama, "40 yıl ülke sporuna hizmet ettim" diye maç sonunda demeçler veren kişinin, Real Madrid maçını yöneten hakemlere karşı en ufak bir "siteminin" dahi olduğunu görmedik maç içerisinde.

Halbuki aynı kişi, bırakın penaltısının verilmemesini, yanlış olarak çalındığını düşündüğü faul düdüğünde bile soluğu hakemlerin yanında alıyor, onlara ağza alınmayacak şekilde tehditler, küfürler, hakaretler ediyor ve bu yaptıklarından sonra da iyice gerilen ortamda bir başka "gaza" geliyor.

Örnek, dün akşam..

Yine aynı kişinin yönetimindeki Galatasaray'ın, son 2 sezonda gördüğü kırmızı kart sayısı yanlış hatırlamıyorsak 12.

5 bu sezon, 7 geçen sezon.

O da, hakemlerin "artık illlallah" dedikleri pozisyonlarda.

Es geçtiklerini saymıyoruz bile.

Mesela dün akşam sarı kartlı oynayan Hamit Altıntop'un tam 3 defa atılması gereken pozisyonları yaşaması ve yaşatmasını dikkate aldığımızda, ne söylemek istediğimiz daha net şekilde anlaşılacaktır.

Peki bu kadar iltimasa rağmen, bu kadar az ceza alan bir takımın bu durumuna, başındaki teknik adamın katkısı hiç yok mudur sizce?

Hal böyleyken ve de üstüne üstlük, Gençlerbirliği maçında olduğu gibi "yine tartışılan bir penaltı" ile eğer beraberlik yakalanıyor ve sonrasında takım galibiyete gidiyorsa eğer, sizin maç sonu bırakın deklarasyon yayınlamayı, stattan bile karanlıkta çıkmanız gerekiyor.

Kimseler görmesin utancınızı diye..

Maç sonu Sabri Sarıoğlu'nun kameralara "Hakkımızı çalmak istediler ama biz izin vermedik, böyle stajyer hakemleri gönderiyorlar, adalet herkese lazım, sadece bize değil" serzenişlerine, yine aynı maç içerisinde sarı kartı olmasına rağmen tam 3 defa kırmızı kartın sınırından dönen Hamit Altıntop ta destek veriyorsa eğer, bizlerin söyleyecek sözü yoktur demektir.

Yani, çok sık kullanılan deyimle; "Sözün bittiği yerdeyiz" artık.

Sizler, nasıl bir adalet beklentisi içerisinde oluyorsunuz?

Tartışılan pozisyonda penaltı ile maçı beraberliğe taşıyan siz, maç içerisinde kırmızı kartları görmeyen yine siz, maç içerisinde hakemlere saldıran, her türlü küfrü ve tehdidi savuran siz, maç sonu "külhanbeyli" edalarıyla sağa sola saldıran, tehditlerine devam eden siz, yetmezmiş gibi gecenin bir yarısı "deklarasyon" yayınlayarak, sözümona haklı olduğunuzu anlatmaya çalışan yine siz.

Pes doğrusu..

Pes ki, ne pes.

Deklarasyona gelince;

"Bu olaylar provokasyondur ve malum çevreler tarafından çıkartılmaktadır. Yakın geçmişte yaşadığımız olayları hatırlıyoruz" sözleriyle hedef gösterdiğiniz camia ve kişileri, futbol kamuoyu anlamayacak kadar aptal değildir kısacası.

Ama aynı futbol kamuoyunun yine unutmadığı bir başka gerçek daha var.

Şampiyon olmuş Fenerbahçe kadrosuna yapılan takviyelerin, sahaya bile adım atmadan takımdan ayrılmalarına, yeni katılacak transferlerin engellenmesine, büyük bir mali krize gidecek kadar yaşanan ve yaşatılan onca rezaletin, "uluslararası pazarlayıcısı" kimlerdir, bunu da o futbol kamuoyu unutmuyor.

Fenerbahçe ceza alsın diye UEFA kapılarında sabahladığınızı, UEFA merkezini sözümona      e-mail bombardımanına tuttuğunuzu, transferi gündemde olan oyunculara el-altından "göz açtırıcı" mesajlar gönderdiğinizi, Türkiye içerisinde açık açık bir önceki Federasyonun Asbaşkanlarının, nasıl şirketlerinize "koordinatör" olduğunu bizler unutmadık, bu ülke de unutmadı.

Siz neyin deklarasyonunu yayınlıyorsunuz Allahaşkına?

Bu nasıl bir "yavuz hırsızlıktır" anlamış değiliz.

Hafsalamız almıyor bir türlü.

Sona gelinmekte olan sezonda, "hem de böylesi bir sezonda" rakibinizin hedeflerine karşı son gaz kilitlendiğini ve hiçbir hedefinden zerre kadar sapma olmadığı kararlılığı mı sizleri bu kadar ürküten ve çıldırtan?

"Banka kredileriyle" milyonlarca dolar harcayarak yaptığınız, dünyaca ünlü transferlerinize rağmen, eğer bu sezon şampiyonluğu kaybedecek olursanız, bunun hesabını kamuoyuna ve camianıza nasıl vereceğinizin endişesi mi veya sizleri bu kadar saldırgan yapan?

Hangi adalet duygusu veya provokasyondan bahsediyorsunuz siz?

Avrupa sahalarında süt dökmüş kediye dönenlerin, Türkiye sahalarında "aslan" kesilmeleri, ancak ve ancak takiyyedir, iki yüzlülüktür, kendini inkârdır, hülasa aymazlığın dikalasıdır.

Ve bilinmesi gerekir ki,

Yönetimiyle, oyuncu ve teknik kadrosuyla, hele de taraftarıyla Fenerbahçe camiası, bu oyunun son derece farkındadır ve mücadelesi sonuna kadar devam edecektir.

"Yavuz hırsızlığınız" bu defa sökmeyecektir.

Biline.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder