Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

4 Nisan 2012 Çarşamba

Bu zihniyete nasıl güveneceğiz?



Ülkemiz, son günlerde çok hassas bir dönemden geçmektedir hiç kuşkusuz ki..
Eğitim konusundaki değişiklikler için yapılan nümayiş ve tartışmalar tazeleğini korurken, toplumda bu değişikliği olumlu karşılayanların bulunduğu kadar aksi yönde görüş bildirenler de mevcut.

Son yıllardaki bazı uygulamaların, yine toplumda büyük tartışmalara yol açtığı gerçeği de önümüzde dururken, özellikle 3 Temmuz tarihinden itibaren kamuoyunda büyük tartışmalara yol açan futboldaki gelişmeler ve paralelinde izlenilen yol, hukuk sistemimizin ne derecede aksaklıklar içerdiğini gözler önüne sermektedir.
Buna paralel olarak bu davada sanık durumunda bulunan kişilerin, 3 Temmuz tarihinden bu yana kamuoyunda nasıl bir linç kampanyasıyla karşı karşıya kaldığını hep birlikte izlemekteyiz, görmekteyiz.

Her gün televizyon ekranlarında çarşaf çarşaf ilan edilen tapelerin, aslında birer “evrak” tan öteye gitmediği, içerikleri incelendiği zaman net bir şekilde görülmektedir. Bununla birlikte üzerinde “gizlilik kararı” bulunan bu dosyanın bütün detaylarının da, en ince ayrıntılarına kadar kamuoyuna sunulması, “sanık durumundaki” kişilerin emniyet sorgusunda çekilen resimlerinin gazetelere servis edilmesi, hatta soruşturma başlamadan önce soruşturma yapılacağı “tüyosunu” sosyal medyadaki köşelerinden kamuoyuna açıklanması, nasıl bir davayla karşı karşıya kaldığımızı bütün detaylarıyla göstermektedir.

Sanıkların Çağlayan’da devam eden yargılamaları esnasında cereyan eden olaylar ise, hiç kuşkusuz ki toplumun büyük kesiminde infiale neden olmaktadır.
24 Şubat 2012 ve 30 Mart 2012 tarihlerinde Çağlayan’daki duruşmaları takip eden Fenerbahçe taraftarlarına karşı, emniyetin takındığı tavır, adeta bu linç kampanyasının sonucu gibi görülmektedir.

Savunmasız çocukların, kadınların, yaşlı genç ayrımı yapmadan bütün bir kitlenin üzerine “biber gazı sıkan” joplayan, hatta “havaya ateş açan” bütün bunlar yetmezmiş gibi taraftarların gözünün içine baka baka en ağır hakaretleri, en ağır tahriklerle birlikte ortaya koyan zihniyet, adeta “Çağlayan Meydan Muharebesi” sergilemiştir.
Bu görüntüler tazeleğini korurken, birkaç gündür kamuoyunda başka bir tartışma yaşanmakta.

Hepimizin bildiği gibi, üniversitelerimizde okuyan gençlerin, farklı spor kulüplerine duydukları sempatiler sonucu, kendi içlerinde örgütlenerek çeşitli organizasyonların içerisine girmekte, kendilerine sunulan “yasal imkanlar” çerçevesinde, bu etkinliklerde yeralmaktadırlar.

Bu oluşumlardan birisi de, Trabzon’da bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi bünyesinde yeralan “KTÜ Ünifeb” tir.

KTÜ, bu ülkedeki köklü eğitim kurumlarından birisidir ve gençlerimiz, kendilerini hayata hazırlama konusunda ülkenin çeşitli vilayetlerinden, çeşitli kültür ve etnik kökenlerinden gelerek bu şehirde kısa süreli de olsa ikamet etmektedirler.

Tıpkı İstanbul’a gelen Trabzonlular gibi, Artvinliler gibi, Erzurumlular gibi, Aydınlı veya ülkenin değişik bölgelerinden gelen vatandaşlar gibi. Aynı zamanda tıpkı Diyarbakır’a giden İzmirliler gibi, Balıkesirliler gibi, Antalyalılar gibi.. Örnekler çoğaltılabilir.

KTÜ bünyesinde öğrenim gören 5 gencimizin, bundan bir süre önce muhtemelen bir sportif müsabakada açtığı “Fenerbahçe atkılarını” bir suç unsuru olarak gören “yöresel provokokatörler” olayı ülke gündemine taşımakta geç kalmadılar.

Hatta daha da ileri giderek, bu 5 gencin boyunlarındaki atkıları alıp, “gereken dersi verenlere de 1 yıllık Avni Aker Stadı kombinesi” hediye etme sözünü vermişler, bu gençlerimizi toplumda hedef haline getirmişlerdir.

Adeta, “katli vacip” fetvası verilerek bu 5 gencimizi, tıpkı 3 Temmuz sürecinde Emniyet sorgularının yapıldığı sırada çekilen resimlerini medyaya servis eden zihniyet gibi kamuoyu önüne sunan bu anlayış, maalesef ki kendisine çok çok farklı bir kesimde görev yapan birimden destek bulmuştur.

Hepimizin bildiği gibi, sosyal medya üzerinde bir çok vatandaşın paylaşımı mevcuttur ve bunda bir kısıtlama yoktur.

Cumhurbaşkanından Meclis Başkanına, Kulüp yöneticilerinden futbolculara, askerlerden polislere kadar herkes, “yasal çerçevede” bu paylaşımları yapabilirler, görüş sunabilirler, yorum yapabilirler.

Bu ülkede birinci görevi, vatandaşın mal ve can güvenliği, namus ve düşünce teminatı, özgürlük ve adalet takipçiliği, haksızlık ve kanunsuzluk önlenmesi olan Türk polisine mensup bir emniyet görevlisi de, yukarıda bahsettiğimiz bu “tahrik edici çağrılara” başka bir tahrik edici ifadeyle destek vererek, kendisi de “bu eylemi videoya çekerek ispat edene” başka bir hediye sözü vermekte bir sakınca görmemektedir.



Daha da ileri giderek, bu 5 gencimiz arasında yeralan ve muhtemelen 19-20 yaşlarındaki bir başka bayan gencimizin de cep telefonu ve kişisel iletişim bilgileri, kamuoyuna servis edilmiş, can güvenliği tehlike altına alınmıştır.
Üstelik te günümüzde sıkça yaşanan “Kadın ölümlerinin” olduğu bir ortamda..

30 Mart 2012 akşamı Çağlayan’da savunmasız ve masum kişilerin üzerine bütün güçleriyle saldıranlar arasında, muhtemeldir ki bu tahriklere katılan ve başka bir tahrik dolu mesaj veren bu emniyet görevlisi de mevcuttur.

Çünkü görev yeri itibariyle, Bayrampaşa Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü olduğu bilinmektedir.




Böylesi bir düşünceyi kamuoyunda paylaşmaktan sakınca duymayan bir emniyet görevlisinin, masum insanların güvenliğini sağlama konusundaki özverisinden de şüphe duymakla birlikte, tam tersine şiddet içerikli eylemlerde bulunmamasının da garantisi yoktur ve olamaz da.

İşte bu ortamda biz Fenerbahçe Gönüllüler Derneği olarak aşağıdaki soruları, başta İstanbul Valisi Sn.Hüseyin Avni Mutlu ve Emniyet Müdürümüz Sn. Hüseyin Çapkın’a sormaktayız:

1-Bu polis memuru hakkında nasıl bir yasal süreç başlatılmıştır?

2-Bu zihniyeti kamuoyuna sunmakta bir sakınca görmeyen bu polis memurunun da aralarında bulunduğu Çevik Kuvvet biriminin, toplumsal olaylardaki tarafsız görev yapma duygusu nedir?

3-Özellikle Çağlayan’da duruşması yapılan Sn. Aziz Yıldırım ve diğer sanıkların duruşmalarını takip eden Fenerbahçe taraftarlarına karşı yapılan şiddet içerikli polis gösterilerinde, bu düşüncenin etkisi nedir?


4-Bundan sonra biz Türk vatandaşları, birinci görevi vatandaşın mal ve can güvenliğini korumakla mükellef olan bu zihniyetteki emniyet güçlerine nasıl ve hangi ortamda güveneceğiz?

Yine biz Fenerbahçe Gönüllüler Derneği olarak, KTÜ’de yaşanan bu skandalı Türkiye gündemine taşımayı bir görev kabul ediyor, bu tahrik dolu mesajı verenler hakkında kamuoyu önünde suç duyurusunda bulunuyor, bu tahrik dolu mesajın muhatabı 5 gencimizin de bundan sonra başlarına gelebilecek en ufak bir olumsuz durumda da sorumlular olarak öncelikle bu mesajı verenler, sonra bu mesaja destek olanlarla birlikte bu mesaj karşısında görevini yapmayan birimler olduğunu kamuoyuna deklare ediyoruz.

Not : Yukarıdaki bildiri, Fenerbahçe Gönüllüleri Derneği aracılığıyla da basına deklare edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder