Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

13 Aralık 2011 Salı

Sıra geldi "Adalete"



Türk futbol kamuoyunun aylardan beri beklediği iddianame, nihayet açıklandı.

Aslında biz bu iddianameyi okurken biran kendimizi "yaz aylarına ait günlük gazeteleri" okuyor sandık..

Zira üzerinde "gizlilik kararı" bulunan bu dosya ve iddianame içerisinde aktarılanlar, yaz aylarında bolca neşredildi gazete sütunlarında, TV ekranlarında..

Nasıl bir gizlilikse artık?

İddianamenin açıklamasından hemen sonra ise Metris'ten tahliyeler başladı.

Aylardan beri hertürlü suçlamalara maruz kalan, onur ve hürriyetleri sorgulanan 8 zanlı, artık tutuksuz yargılanacaklar..

Bizler bugün, iddianamede yeralan bazı noktaları ele alacağız ve bu iddianameyle birlikte kamuoyunun yakından takip ettiği olaylar karşısında, "bize göre" çelişkili durumları ön plana çıkartacağız.

Sırayla gidelim:

1-Daha önce basına yansımayan ancak iddianame açıklandıktan sonra görülen bir gizli tanık ve Tümer Metin olayı var.

İddia odur ki; Tümer Metin, organize suç örgütü lideri ile birebir görüşmüş ve bu görüşmede o kişi, Tümer Metin'in Beşiktaş'ta oynadığı dönemde Beşiktaş-Fenerbahçe maçında bilerek kırmızı kart görmesini istemiş, Fenerbahçe'ye Beşiktaş'ın mağlup olmasını istemiş, Tümer Metin de bu isteğe uyarak, maçta kırmızı kart görmüş, Fenerbahçe de bu maçı 3-1 kazanmış..



Tümer Metin'in kariyeri incelendiği zaman görülecektir ki, Beşiktaş'ta oynadığı dönemler içerisinde Fenerbahçe'ye karşı sadece 1 maçta kırmızı kart görmüş, o maçı da Beşiktaş, Ronaldo'nun attığı 2 golle 2-1 kazanmış. İddia edilen ve Tümer Metin'in hakeme tükürerek kırmızı kart gördüğü maç ise, Beşiktaş-Ankaragücü maçı.

"Sarı-Lacivert hırs gözlerini o kadar bürümüş ki, her gördükleri Sarı-Laciverti Fenerbahçe sanıyorlar" diyesi geliyor insanın..

2-İddianamade yeralan bir başka çelişkili nokta 26.02.2011 tarihinde oynanan Fenerbahçe-Kasımpaşa maçından önce, Kasımpaşa kalecisi Murat Şahin ile Fenerbahçeli yönetici veya aracıların 100.000 $ karşılığında şike anlaşması yaptığı konusu..



O maçta da yine iddianamede de belirtildiği gibi Kasımpaşa kalesinde Murat Şahin değil de, yedek kaleci S.Fırat Kocaoğlu'nun oynadığı dikkate alınacak olursa, şu soru akıllara geliyor:

"Maçta oynamayan bir kaleciyle nasıl oluyor da şike anlaşması yapılıyor ve bu anlaşmadan insanlar suçlanıyor?"

3-İddianamedeki bir başka dikkat çekici suçlama, 07.03.2011 tarihinde Ankara'da oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe maçı öncesinde, Gençlerbirliği kalecisi Serdar Kulbilge ile Fenerbahçeli yönetici veya aracıların şike anlaşması yaptığı ve Serdar Kulbilge'ye sezon sonu transfer sözü verildiği yönünde..



07.03.2011 tarihinde oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe maçını Fenerbahçe 4-2 kazanırken, yine iddianamede Serdar Kulbilge'nin adı bu defa da 20.03.2011 tarihinde yine Ankara'da oynanan Gençlerbirliği-Trabzonspor maçında, Fenerbahçeli yönetici veya aracılar ile "teşvik primi" yönünde anlaşma yapmakla geçiyor.



Güya Gençlerbirliği-Trabzonspor maçında Serdar Kulbilge'ye iyi oyunu karşılığında ödeme yapılacağı vaadediliyor.. Ancak takdir-i ilahiye bakın ki o maçta Serdar Kulbilge, 82.dakikada sakatlanıp oyundan çıktıktan sonra yerine oyuna giren yedek kaleci Ramazan Köse, maçın uzatma dakikalarında hatalı bir gol yiyerek Trabzonspor'un maçı 2-1 kazanmasını sağlıyor.

O tarihte ulusal medyada yayınlanan istisnasız bütün spor programlarında, Ramazan Köse'nin hatalı gol yediği yorumcular tarafından da açıklanmıştı.

Bu nasıl bir tezattır ki bir futbolcu, şampiyonluk mücadelesi veren iki takımın da maçında iyi veya kötü oynama karşılığında bağlanıyor da, o bağlamayı yapan kulübün rakibinin maçında oyundan çıkıyor, yerine giren bir başka kaleci de hatalı gol yiyerek rakibinin ekmeğine yağ sürüyor?

4-İddianamedeki bir başka isim, 09.04.2011 tarihinde oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe maçında, Eskişehirspor forması giyen Ümit Karan.

Güya Ümit Karan ile pazarlık yapılıyor, otel önlerinde para çantalarıyla görüntüleniyor ve Ümit Karan'dan maçta şike yapması isteniyor. Dahada vahimi, aynı iddianamede Ümit Karan'dan Eskişehirsporlu başka futbolcularla da temas halinde olması isteniyor, Ümit Karan da bu isteği kabul ederek başka futbolcu arkadaşlarını da "bağlıyor." Ancak bu futbolcular, "tesbit edilemiyor." İddianamede aynen böyle belirtiliyor.



Ve "şikeci" diye 5.5 aydır özgürlüğünden mahrum bırakılan o Ümit Karan, artık serbest..

Madem Ümit Karan şike yaptı, o halde neden serbest? Veya bütün isimlerin her anı kayıt altındayken, neden o Ümit Karan'ın temas içerisinde olduğu ve şikeye ikna ettiği diğer Eskişehirsporlu futbolcular tesbit edilemiyor? Hem de bütün imkanlara rağmen..

Ayrıca Ümit Karan'ın geçen sezonki Eskişehirspor performansı incelendiği zaman, maçlara genelde sonradan girdiği ve çok az süre aldığı, bu süreler içerisinde de yeterli performansı sağlayamadığı görülecektir.

5-İddianamede yeralan ve dosyanın en çok konuşulan isimlerinden olan İbrahim Akın'ın durumu ise tam bir trajedi.

İbrahim Akın ile güya 01.05.2011 tarihinde oynanan Fenerbahçe-İstanbul B.B. maçı öncesi Fenerbahçeli yönetici veya aracılar, 100.000 $ karşılığında şike anlaşması yapıyorlar, Kandilli'de parayı kendisine veriyorlar, siyah çizgili bir poşet içerisinde İbrahim Akın bu parayı alıyor, almakla da kalmıyor, almadan önce bu paranın dinen uygun olup olmadığını, daha önceden tanıdığı ve Erzurum'da görev yapan bir imama telefon açarak danışıyor, gerekli fetvayı aldıktan sonra da "şike parasını kabul ediyor."



Hatırlanacağı gibi bu iddia da yaz aylarında çokça basında yer bulmuş, hakkında sayfalarca yazı yazılmıştı. Hatta TV ekranlarında "şike parası helal mi" diye din adamlarının katıldığı programlar tertiplenmişti.

Yine aynı iddianamede İbrahim Akın'ın bu fetva aldığı iddia edilen din adamı ile yaptığı telefon görüşmesini tapeleri de yayınlanmış. İddia odur ki, İbrahim Akın bu X şahsı arıyor, "Hocam, Fenerbahçe maçında gol atmamam karşısında bana 100.000 $ para teklif ediyorlar, alayım mı bu parayı?" diye soruyor, buna karşılık X şahsı, "Eee, sizin takımın kaptanı ve hocası ne diyor?" sorusuna ise İbrahim Akın, "Onlar birşey diyemiyor hocam, Fenerbahçeli oldukları için bana kalkıp oynama veya gol atma diyemiyorlar, başkası tarafından söyleniyor bu yani, bana gol atma diyemiyorlar yani." diye karşılık veriyor..

Ve bu İbrahim Akın'ın görüşmede "Onlar Fenerbahçeli" diye zikrettiği isimler, hocası Abdullah Avcı ile yardımcı antrenörü Arif Erdem..

Hayatlarında acaba bırakın Fenerbahçeli olmayı, "Fenerbahçe semtinde bir kahve içmişler midir?"

Takdir kamuoyunun..

Ve işte o İbrahim Akın, bütün bu suçlamalara rağmen artık serbest.. Olması gerektiği gibi belki de..

Madem İbrahim Akın şike parası aldı ve bu delillerle sabit, neden o halde serbest bırakıldı?

6-İddianamede en çok konuşulan isimlerin başında, hiç kuşkusuz ki Sivasspor kalecisi Korcan Çelikay var.

Korcan Çelikay'a araba hediye edilmişti güya, Fenerbahçeli yönetici veya aracılar tarafından. Veya Korcan Çelikay'ın banka hesabında yüklü miktarda para olduğu belirlenmişti güya.. Karşılığında ise Fenerbahçe maçında kötü oynaması istenmişti.



Futbolun şanssız yönü, Korcan Çelikay'ın yakasını o gün bırakmamış ve 22.05.2011 tarihinde oynanan Sivasspor-Fenerbahçe maçında yediği hatalı golle bir anda "suçlu" ilan edilmişti.

Tıpkı aynı maçta, hemen hemen aynı golü yiyen Fenerbahçe kalecisi Volkan Demirel'in yaptığı hata gibi, tıpkı daha 2 hafta önce oynanan Sivasspor-Trabzonspor maçında Sivasspor'un bu sezonki kalecisinin yaptığı hata gibi, tıpkı sezon başında birçok maçta hatalı gol yiyen ve sıkça eleştirilen Uruguay Milli Takımı ve Galatasaray kalecisi Muslera'nın yaptığı hatalar gibi..

Sizler eğer futbolcunun sahadaki hatasına göre o futbolcunun karakterini veya kişiliğini sorgulayacak olursanız, esame listesine yazacak isim bulamazsınız..

Ve şimdi o Korcan Çelikay da serbest.. Olması gerektiği gibi belki de..

7-İddianamenin en çarpıcı detaylarından olan ama kamuoyuna pek yansımayan bir paragraf ise tam bir "bu kadar olur" dedirtecek cinsten..

Aziz Yıldırım'ın kazanılan şampiyonluk sonrası 24.05.2011 tarihinde STAR TV'de yayınlanan Arena programında, program yapımcısı Uğur Dündar'ın "bu şampiyonluk nedeniyle hem Fenerbahçe camiasına, hem de Türk futbol kamuoyuna söylemek istediğiniz birşey var mı?" sorusuna karşılık verdiği "Bizim kulüpte o işin aslında büyük kısmını çözen ama ortada görünmeyen insanlar var, isimsiz kahramanlar var. Yönetimde de o tip arkadaşlarımız var, Hepsine buradan hem saygılarımı sunuyorum, hem de teşekkür ediyorum." cevabından "şikecilere teşekkür etti" yorumunun çıkartılması..



İddia odur ki, ertesi gün şüphelilerden ikisi telefonda konuşurken, "Dün akşam Başkan'ı gördün mü Arena'da, esas diyor Fenerbahçe'nin şampiyonluğunda katkıda bulunan gizli kahramanlara teşekkür ediyorum" "İlhan Ekşioğlu, çok çalış abi" diyerek Aziz Yıldırım'ın "İlhan Ekşioğlu'na şike yaptığı için üstü kapalı teşekkür ettiği" belirtiliyor..

Nasıl bir mantık silsilesi içerisinde hareket ediliyor anlamak gerçekten güç.

O halde maçlardan veya kazanılan şampiyonluklardan sonra, TV kameralarına "Eeee abi, bizim bu maçı veya şampiyonluğu kazanmamızda, herkesin emeği var, çimcisinden malzemecisine, masöründen şoförüne, hepsine teşekkür ediyorum" diye beyanat veren teknik adam ve futbolcular da bi zahmet sorgulansın..

Veya o takımı stada götüren takım otobüsünün şoförü ile, formaları yıkayıp ütüleyen malzemelciler, tesis çalışanları falan..

Ekip ruhuyla birlikte hareket eden ve kazanılan başarılarda, bütün birimler ve bireyler o başarıda pay sahibi değil midir yoksa?

Mesela o gün o maçın kazanılması için tribünde avazı çıktığı kadar destek tezahüratlarında bulunan 17-18 yaşındaki gençler veya iki büklüm stada giden yaşlı taraftarlar pay sahibi değil midir sahi?

Yaklaşık 400 sayfalık iddianamede yeralan çok bölüm var. Bizler sadece çok az bir kısmını değerlendirmeye çalıştık.

Aylardan beri kamuoyunda hürriyetleri kısıtlanan, özgürlükleri engellenen, kişilikleri sorgulanan onlarca insan, şimdi bu iddialar karşısında savunma mekanizmasındalar.

Aslında kamuoyunun hiç te yabancı olmadığı bu söylemler ve iddialar, aylardan beri hepimizin hafızasında satır satır, cümle cümle yer etmiş durumda.

Zira yazımızın başında da söylediğimiz gibi, iddianameyi okurken sanki yaz aylarına ait eski gazete nüshalarını yeniden okur gibi olduk..

Mesela üzerinde "gizlilik kararı" bulunan bir dosyanın açılacağını, soruşturma tarihinden 1 hafta önce sosyal medyadan okurlarına ileten gazetecileri gördük biz..

Bakınız Ekrem Açıkel..

Mesela üzerinde "gizlilik kararı" bulunan dosyadaki bütün tapeleri, iddiaları, sözümona belge veya delilleri hergün gazete sütunlarında, TV programlarında açık açık anlatan, bire bin katan gazeteci ve televizyoncuları gördük biz..

Bakınız ROK..

Kamuoyunu yönlendirme çalışmalarını yakından izledik..

Hukukun en temel kuralı olan "savunma mekanizmasının" çalıştırılmadan haklarında hüküm verilen insanları tanıdık biz.. Hem de daha yakından..

Bir de onların durumları karşısında "uluslararası lobi" yaparak "haksız kazanç elde" eden, bu uğurda mesai harcayan, başaran "kulüp idarecilerini" gördük..

"Haketmedikleri sezonun ardından" milyonlarca dolar parayı kasalarına koymak adına başkalarının emeğine göz diken zümreleri takip ettik içimiz acıyarak.. Veya bir gecede "yurtdışına çıkış yasakları" kaldırılan yöneticilerle karşılaştık bir sabah ansızın..

Gördük te gördük...

Herşeyi gördük..

Şimdi sıra "adaleti görmeye geldi."

Unutmadık, unutturmadık..

Unutmayanlara ve unutulmayanlara da selam olsun..

Vesselam..

2 yorum:

  1. Çok güzel derlemişssiniz, tebrikler. İşin acı tarafı bu kadar saçmalığı önce ayıklayacaklar, sonra kendilerini savunacaklar, sonra geriye gerçekten sorunlu şeyler kalırsa onun üzerinden dönecek mahkeme.

    Ah Ergenekon'da bunun kat be kat karışık hali var. Allah insanlara kolaylık versin.

    Bu arada, haddime değil ama "tespit etmek" doğrusu, tesbit etmek değil.

    Saygılar.

    YanıtlaSil
  2. yazı güzel teşekkürler. adsız arkadaş 2 halde de kullanılabilir tespit veya tesbit olarak 2 side uygun.

    YanıtlaSil