Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

26 Aralık 2011 Pazartesi

"Haklıyız, kazanacağız."



Aylardan beri süren linç kampanyasına "lanetti" onbinlerin toplanma amacı..

Yedisinden yetmişine, yaşlısından gencine, kadınından erkeğine, bürokratından teknokratına, kısacası "bütün sarı-lacivert yürekler" oradaydı..

Amaç ortaktı:

"Linç kampanyası karşısında haklılığı haykırmaktı."

Kendi uydurdukları yalanlara kendileri inanıp kitlelerin de inanması uğruna kırk takla atan şaklabanlar, bu uğurda kalem oynatan kalemşörler, insanları kitleler önünde gurur ve haysiyetlerinden şüphe ettirecek kadar katı açılmamış iftiralarla gündeme gelen müfteriler, milyonların kalbine paslı bir hançer gibi saplanan bütün paçavralar, ekranlarda gerdan kırarak "Sen kimsin laaa?" diye bağıranlar, "Aziz Yıldırım var ya Aziz Yıldırım, çok tehlikelidir bu ülke için" diye çağıranlar, hülasa bütün şer odakların temsilcileri onbinler tarafından lanetlenirken, yine bu kesimlere tek bir ağızdan da mesaj verildi:

"Biz Fenerbahçeyiz, haklıyız ve kazanacağız."

Soruşturmanın başladığı tarihten itibaren, adaletin tecelli edeceği gerçeğini bilip, bu uğurda inancını her an beyan eden milyonlar, bu linç kampanyası karşısında sıkboğaz edildi, hakir görüldü, horlandı, adeta toplumdan tecrit edildi..

"Bir kısım medyanın" bu uğurda harcadığı emeklerle birlikte sarfettiği mesai, maalesef ki bu ülkede tarafsız kalması gereken kurulları da etkiledi, kurumları da..

"Etik olmayan yollardan" "Etik Raporlar" hazırlandı, kapalı kapılar ardında, "Kozmik odalarda."

"Vicdanını, cüzdanı içerisinde" kaybeden etiket sahibi insanların, hiç te inanmadıkları halde söylemiş olduğu bu yalanlar karşısında ağızlarından salyalar saçarak alkış tutanlar, "yorucu yorumlarıyla" beyinleri iğfal edenler, adaleti savunmak adına "adalet abazanlığı yapanlar" bugün tel'in edildi, lanetlendi..

Çünkü milyonlar biliyordu ki, "dağdaki kar kadar temizdi" suçlananlar..

Daha henüz soruşturma safhasında olan bir dosyayı, bütün detaylarıyla birlikte kamuoyu önüne getirerek, bilgi kirliliği içerisinde kendilerini temiz olarak addedenler, bilmelidirler ki "herkesin bir hesabı varsa, mazlumların savunucusu Allah'ın da bir hesabı vardır."

Ve o hesap günü yakındır..

Mutlaka birgün sorulacaktır bu hesap..

Divan-ı Kübra'ya inananlar, mutlaka ve mutlaka "gerçek muhakemenin" yapılacağı o yüce meydanda, elbet yapışacaktır yakalarına..

"Kısa çöpün uzun çöpten hesap soracağı" güne bile kalmadan, Fenerbahçelilerin amacı "haklı olduklarını ispat etmek değil, aklanmaktır."

İftira geleneğinden gelen neşriyatları, her türlü iğrençliği bünyelerinde toplayarak kitleleri töhmet altında bırakan fuhşiyatları, adaletin tecelli etmesinden korkan ve bu uğurda kuyruk acısı olan "ulvi kulüp yöneticileri," kaostan beslenmek amacıyla hertürlü ayakoyununu, "sözümona" "hak savunucusu" olarak lanse ettirmekten kaçınmayan "rakipleri" kısacası bütün şer güçleri karşısında tek yürek, tek bilek, hedefi aynı, davası bir, gayesi büyük, menzili uzun, yolu dar ve meşakkatli, her türlü sırtlanın, çıyanın kurduğu pusular arasında dimdik şekilde yürümeye çalışan bu kutlu camianın yılmaz neferleri vardır ve var olmaya da devam edecektir.

Şairin şiirinde

Düşmanın, sen benim ifadem ve hızımsın,
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.

dizelerinde hedeflediği "kenetlenme ruhunu" en ince detayına kadar 3 Temmuz'dan bu yana dante dante işleyen "Sarı-laci" yürekler, bilmelidirler ki, bu yolda çok büyük mücadeleler verilmektedir, verilecektir, verilmelidir..

Karşı cephe bu kadar belaltı vurmasaydı, nasıl bilinçlenecekti bu kadar insan?

Reklam kampanyalarında, "Futbol sadece bir oyundur" sloganıyla gündeme gelen kurumlar ve kurullar, aslında yapmış oldukları icraatlarıyla bu slogana bizim nazarımızda başka bir mana yüklemişlerdir.

Evet, futbol sadece bir oyundur ve yapılanlar karşısında görmekteyiz ki, bu oyunun içerisinde en tepeden, en diptekilere kadar hepsine birer rol biçilmiş vaziyettedir.

İnsanların özel hayatlarında, en özel ve yakınındaki kişilerle yapmış olduğu, en özel görüşmeleri bile kamuoyu önünde "delil" olarak nitelendirmek, adaletin neresindedir bilemeyiz ancak bildiğimiz bir gerçek vardır ki, o da; bu yolda ne kadar çile çekilse de, sonu zaferdir ve zafer yakındır..

Bu ülkede "direnenlerle dilenenlerin" mücadelesini zaten vicdan sahipleri görmektedir, tesbit etmektedir.

"Yavşayanlarla, yılışanlarla, yalaşanlarla" mücadelesine onurlu yollardan devam edenleri de görmektedir aynı zamanda o vicdan sahipleri..

Ekranlarda gerdanını kırarak her türlü hokkabazlığı yapan, "4.kuvvet medya" patronlarının kalemşörlüklerine soyunanlar, aslında toplum önünde sergiledikleri edepsizliklerle, "ruhen çırılçıplak soyunduklarını" görmemektedirler..

Yoksa öyle değil miydi o yüce söz?

"Edeptir kişinin libası, edebi olmayan üryana (çıplağa) benzer."

Cemiyetlerle ve cemaatlerle dirsek temasında olmayan milyonlar ve onların tebası olmaktan gurur duydukları bu kutlu camianın herbir ferdi bilmelidir ki, 3 Temmuz'dan bu yana sergilemiş oldukları bu onurlu mücadele, aynı zamanda bir miladın da başlangıcıdır.

Her türlü okkabazlık karşısında haklarından vazgeçmeyen, inandığı doğruları yazmaktan ve konuşmaktan yılmayan milyonlar, aynı zamanda bütün bir şer cephe karşısında nasıl dimdik ayakta durmalarının da sırrını açıklamaktadırlar.

Tarihinden gelen "asaletin temsilcisi sarısı ve isyanın temsilcisi lacivertiyle" bu kutlu camia ve fertleri, büyük bir davanın yılmaz bekçileri olarak yine dimdik ve her daim ayaktadılar, hiçbir kuvvetin de yıkmalarına müsaade etmeyecekleri gibi bu şer odaklarına da aynı ağızdan seslenmektedirler..

"Varsa gücünüz, buyrun yıkın da görelim."

Ve aynı zamanda o milyonlar, bir gerçeği daha haykırmaktadırlar, "birilerinin kazdığı korku tünellerinde."

"Haklıyız, kazanacağız."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder