Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

6 Kasım 2010 Cumartesi

Sen meydanda saklısın, ben tenhada aşikâr



Küçük bir çocuğun hayalleriydi belki de benim düşüncelerim. O zamanlar çevremdeki bütün çocuklar bir takım taraftarı idiler. Ama ben herhangi bir takım taraftarı değildim. İçimde bir boşluk vardı sanki. Bu boşluğu doldurmak için mi takım taraftarı oldum bilmiyorum ama sanki bir yerlerden farklı bir duygu seline kapılmıştı yüreğim.

Selçuklu, Alpaslanlı, Cemli, Onurlu, Yaşarlı, Mustafalı kadrosuyla Fenerbahçe o zaman pek bir popülerdi. Zaten ligde Fenerbahçe'den başka da takım yoktu gibi. Zira o yıllarda GS ve BJK'nin esamesi okunmazdı. Trabzonspor ile çekişiyorduk o sezon şampiyonlukta. 1983 yılından bahsediyorum. Ve o yıldan sonra yaşamının her anında Fenerbahçe olan, gideceği yerleri veya yapacağı işleri bile Fenerbahçe programına göre ayarlayan bir insan oldum kaldım.



Sokak aralarında yerlerde gördüğüm gazete parçalarından Fenerbahçeli sporcuların resimlerini keser ve büyük bir itinayla, ailemin okulda kullanmam için aldığı 8 ortalı kocaman harita-metod defterine yapıştırırdım. Özellikle maçlardan sonra gollerin resimlerini biriktirmek bende tarif edilmez bir hobi olmuştu neredeyse. Cikletlerin içerisinden çıkan Selçuk-Önder- Mustafa resimleri en favorilerimdi. Bu yüzden günde onlarca ciklet alırdım. İçimdeki bu tutku zamanla büyük bir aşka dönüştü. Büyüdü, büyüdü. Öylesine büyüdü ki Fenerbahçem beni üzecek skorlar aldığı zamanlarda bile kızamadım, kızmadım.

Çünkü ben aşıktım ama Fenerbahçem maşuktu. Aşıklar, maşuklara ulaşmak için meşkederlerdi.

Ben de öyle yaptım. İçimden geldiği gibi hareket ettim, elimden geldiğince destek olmaya çalıştım. Biliyordum ki Fenerbahçem mutlaka birgün geriye dönecekti ve her sezon en azından bir defa beni mutlu edecekti. Şampiyon olamasa bile, kupa alamasa bile biliyordum ki her sezon mutlaka bir GS galibiyeti yaşatacaktı bana. Ve ben de içimdeki duyguyu dışarı vuracaktım Fenerbahçem sayesinde.

Yıllar birbirini kovaladı. Değişen çağla birlikte Fenerbahçem de değişti. Futbolu değişti, isimler değişti, stadı değişti, idman sahası değişti, kadrosu değişti. Ama değişmeyen tek şey renklerinin asaleti idi. Bu asalet içerisinde sanki gelen bütün isimler büyülendi. Belki bu asalete saygısından dolayı bütün huylar bu bünyede iyiye büründü. Kötülükler arındı, berraklaştı. Siz bakmayın dışarıdan okunan "arabın yallerine". Tarihinden, geçmişinden, mazisinden öyle bir güç almış ki Fenerbahçe, yıllar kupasız geçse bile bu sevgi kesinlikle bitmeyecektir. Bizim çocukluğumuzda Anadoluda, çevremizde diğer takımların taraftarı olmak inanın züldü. Hele bunu açık açık söyleyecek olana etraftakiler tuhaf tuhaf bakardı. Siz hiç gördünüz mü bir şairin veya yazarın geçmişi nostalji yaptığında diğer takımlardan bahsettiğini? Ben de görmedim. Yeni yetmelere diyecek lafımız yok.

Bu yazı ilk olarak bir 6 Kasım sene-i devriyesinde kaleme alınmıştı, yani o muhteşem tarihin yıldönümünde.. Elde ettikleri başarı ne olursa olsun, Fener kalesini "pota" olarak algılayan insanların ders aldıkları günün yıldönümü. Peki diğer tarihleri ne yapacağız sormuyorsunuz? Ben, bu yaşımda olmama rağmen defalarca Fenerbahçemin 5 lik galibiyetini hatırlarım ama onların "dedeleri" belki 5 lik Fenerbahçe maçını zor hatırlar. Aramızdaki fark işte bu. Ancak Fenerbahçe bu 5-6 lı maçları puan açısından değil, psikolojik olarak öne çıkarmayı başarabildiği için büyüktür. Düşünün bir defa Kadıköy'de çubuklu ile çıktığınız her maçta mazi onların gözünde "depreşir" neredeyse...

O yüzden diyorum ki;

"Sen meydanda saklısın, ben tenhada aşikar"

"Hangi takım taraftarısın?" diye soranlara cevabım:

"Elhamdülillah Fenerbahçeliyim".


Mübalağa yapmıyorum, abartmıyorum. İnanın aynaya baktığımda, yaşantımla, duruşumla, hareketlerimle bana layık olan Fenerbahçe olduğu için Fenerbahçeliyim...

Çünkü; Başkalarının emeğinde gözüm olmadı hiçbir zaman. Fenerbahçemin de olmadı.

Çünkü; Kaybettiğim zamanlarda bile rakibimi tebrik ettim. Ama mücadelemi sonuna kadar sürdürdüm. Fenerbahçem de sürdürdü.

Çünkü; Her zaman karşımdaki insanların ne olduklarına değil, ne düşündüklerine baktım. Fenerbahçem de öyle yaptı, karşısına gelenlerin "Avrupa Kupalarına" bakmadı, bilakis kendilerine baktı. Kibirlerine karşılık derslerini verdi.

Düşünün Rapajc'in 1-0 giden maç esnasında rahatça gol vuruşu yapabileceği pozisyonu bulmasına saniyeler kala, rakibi sakatlık geçiriyor diye topu taca atmasına karşılık başka hangi takım oyuncusu aynı hareketi tekrarlardı? Hele de bir ezeli rakibin maçında!

Ama ne yazık ki o zamanlar Rapajc'in hareketini görmesi gereken "Fair-Play kurulları tatile çıkmıştı zamansız olarak." Peki bu dürüstlük duygusu Rapajc'in içinde mi vardı yoksa Fenerbahçeli sporcu olması mı zorlamıştı kendisini? Ben öyle zannediyorum ki etrafındaki insanların dürüstlük ve samimiyetini gören en azılı insan bile hareketlerine çekidüzen verir. Kaldı ki Rapajc apayrı bir isimdi.

İşte bu yüzden Fenerbahçeliyim. Ve hamdolsun ki asla pişman olmadım. Başkalarına asla imrenmedim. Hele tarihimi ve tarihlerini iyi bildiğim için böyle bir duyguya kapılmadım bile.

6 Kasımdan sonrasını hatırlayan çocuklar veya 5 Kasım günü vefat edenler inanın çok şanssız..Çünkü bir sonraki gün "mağrurların nasıl mağdur" olduklarına şahit olamadılar.

Çünkü; Fenerbahçe maçı sonrası çılgınca haykıramadılar "En büyük Fener" diye..

Çünkü; Bir sonraki gün gazete manşetlerindeki "Tarih bunu da yazar" cümlesini okuyamadılar.

Çünkü; "Köylülerin Efendisi " nasıl olunurmuş göremediler.

Çünkü; İnsanların suratlarının "Spagetti " gibi olmasına şahit olamadılar ve de sonrasında "Tribünlerden taciz olduğu için konsantremiz bozuldu" ninnilerini duyamadılar..

Çünkü....

Çünkü....

Ne yazarsanız yazın boşluklara... Kalem tutan el tutulmaz...

Gerçekler de değişmez asla....

Var mı Fenerbahçe gibisi?

"Sen meydanda saklısın, ben tenhada aşikar"

Ben de meydana çıktığım gün asıl düğün günüdür o gün...

Sevgilerimle....

( Bu yazıyı, 06 Kasım 2006 tarihinde yazmıştım. O zamanlar Taraftar 12 forum sayfalarında.. Daha sonra bu yazı, internetteki Fenerbahçe taraftar forumlarında sürekli olarak yayınlandı birçok arkadaş tarafından. Ben, kendi yazım olmasına rağmen kopyasını almadığımdan dolayı internetten buldum kendi yazımı, biraz garip olsa da.. Teveccüh edip yazıyı paylaşan bütün Fenerbahçe taraftarına teşekkür ediyorum.

Nice "6 Kasım" larda buluşmak üzere... )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder