Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

18 Nisan 2014 Cuma

Cehennem soğuyuncaya kadar, Fenerbahçeli mağrur !! Peki ya siz ?



Türkiye toplumuna geçtiğimiz aylarda sorulan bir soruydu ve alınan cevaplar, hemen herkesin ortak fikriydi, doğruluk noktasında.

"Toplumda birey olarak, en fazla hangi kurumlara güveniniz yok?"

Verilen cevap, bir hukuk devletine ve demokrasiyle yönetildiği "iddia edilen" bir ülkeye göre, çok ama çok acıydı.

1- Hukuk
2-Sağlık

Halkın ekseriyatı, bu iki kuruma ve mensuplarına nedense itimat etmiyor Türkiye'de.

Ve bunu da kendilerine göre dillendirip delillendiriyorlar.

Gerçekten de öyle değil mi?

Hemen hepimizin sağlık konusunda ne türlü sıkıntılar çektiğimiz, çevremizden duyduklarımız v.s. bu iddianın ne kadar güçlü olduğunun kanıtı.

Hukuka gelince;

Özellikle son dönemde Türkiye Cumhuriyeti Hükumetinin bile açık açık bazı konulardaki suçlamalarını ve tereddütlerini  ifade etmesi, bazı kurum ve dairelerde, usulsüzlükle, çeteyle, işbirlikçiler ve "dışa bağımlılıkla" arada "paralel" bir bağ kurması, bunu üstelik te bir seçim arefesinde gündeme getirmesi düşünülecek bir konu.

Çok uzağa gitmenize gerek yok, daha birkaç ay önce gazete manşetlerini, televizyon ekranlarını şöyle bir hatırlayın..

Yolsuzluk iddialarının gırna gittiği, hergün birilerinin birilerini suçladığı ama kördüğüşünden öteye gitmediği, önce soruşturmayı açıp içeri alanların açığa alındığı, sonra içeridekilerin özgürlüklerine kavuşturulması ve "pardon" denmesi, akabinde de bu kararları alanların memleketin dörtbir yanına sürgün edilmesi.

Bunların içerisinde, işte bu meşhur "Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe" davasının "mucidi" olan savcı da var..

Ve bu mahkeme, herkesin bildiği gibi "lağvedildi."

Peki bu lağvedilen mahkemenin kararlarının infazı ne kadar adil?

Demek ki burada amaç, lağvedilen mahkemeler falan değil, bizatihi Aziz Yıldırım'ı bitirme operasyonuna devam etmektir.

"Düşmanımın düşmanı dostumdur" mantığından hareketle bu kararların arkasında dururken, kararları alanları ise "arkadan vurmaktır." yapılanlar.

Meşhur İstiklal Mahkemelerinin aldığı kararların ne kadar adaletsiz olduğu, 70-80 yıl geçmesine rağmen halen daha anlatılır, yazılır, belgelendirilir.

Peki sizin bu kararlarınızın, o çok eleştirdiğiniz İstiklal Mahkemeleri kararlarından farkı nedir?

Zamanı ve zamiri mi yoksa?

03.07.2011 tarihinde Türkiye gündemine bomba gibi oturan, o günden bu yana birçok kesimden birçok akil insanın ahkam kestiği, çetrefilleşen, "sanığı çok ama tanığı yok" tarzından, "şikeden başlayıp çetede duraksayarak hemen örgüte bağlantı yapılan" bu "sözde dava" beklenildiği gibi Yargıtay'dan döndü.

Öyle bir örgüt ki ( ! ) bu, "lideri var ama mensubu yok."

Öyle bir örgüt ki ( ! ) bu, "suçlaması var ama delili yok."

Öyle bir örgüt ki ( ! ) bu, "sanığı var ama tanığı yok."

Öyle bir örgüt ki ( ! ) bu, "kararı var ama hükmü yok."

Velhasılı böyle bir örgüte de ( ! ) böyle bir karar yakışırdı: "Mahkumu var ama vicdanı yok."

Aziz Yıldırım'ı 3 Temmuz tarihinden beri itibarsızlaştırma gayretlerinin had safhaya ulaştığı böylesine bir zamanda, ülkenin Başbakanı'nın bile Yargıtay kararı açıklandıktan sonra "zamanlamasını manidar buluyorum, seçimden sonra neden karar verilmedi?" cümleleriyle açıkça tavrını ortaya koyması bile insanlara ipucu vermedi 30 Mart günü.

Alt kimlik-üst kimlik tartışmaları arasında formasıyla sandığa gidenlerin tavrı belliydi de, içten pazarlıkçıları kimse anlamadı.

İşte bugün o içten pazarlıkçı olan "Fenerbahçeliler" maalesef ki bu kararı eleştirme hakkına sahip değildir.

"Formasıyla sandığa gidenlerin" istediği kadar "onlar da isteseydi" bugün Aziz Yıldırım emin olun hürriyetine kavuşmuştu.

Hafta başında Maliye Bakanlığı'nın "karşı yakanın kulübüne" gönderdiği tebligat ve kestiği 123 milyonluk vergi cezasının üzerine ne de "cuk diye oturdu" Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararı.

Nasıl da güzel ülkemde aniden "gündem değişti."

Üstelik te Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday tartışmalarının yaşandığı, 11.Cumhurbaşkanı'nın "mevcut sistem içerisinde siyaseti düşünmüyorum" açıklamasının geldiği bu günlerde nasıl da insanlar şimdi Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım'ı konuşuyorlar.

Yine ülkenin Başbakanı'nın "Twiter mwiter tanımam" sözleriyle büyüyen ve Twiter'in kapatılmasına kadar giden o meşhur olayın akabinde, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği "iptal davası için" "Bu kararı tanımıyorum" sözlerinin çokça konuşulduğu bu ülkede şimdi insanlar, aynı soruyu soruyor:

"Başbakan, acaba Anayasa Mahkemesi kararını tanımadığı gibi Aziz Yıldırım hakkındaki kararı da tanımayacak mı?"

Üstelik te bütün hukuk kurumlarıyla çatıştığı ve çakıştığı bir ortamda böyle bir tavrı sergilemesi acaba Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde kendisine artı bir puan olarak döner mi?

Veya hepsini geçtik bir kenara, vicdan sahibi her insanın bu sözümona "şike davası" için kullandığı tabirler de, inandığı kavramlar da hep aynı.

"Düzmece belgeler, düzmece iddialar, düzmece kararlar."

Böyle bir suçlama ve karara itiraz edebilecek kadar adalet ve hakkaniyete inanan bir yönetici yok mu bu toplumda?

Üstelik te tabelasında "Adalet" kelimesi bulunan bir siyasi oluşumun hükumet olduğu bir ülkede..

Aziz Yıldırım hakkında verilen karar, vicdanlarda tarifi mümkün olmayacak ve tamiri imkansız yaralar açmıştır, açacaktır da.

22 yıl önce yurdu terkeden ve o gün "örgütçü" suçlamasıyla karşı karşıya kalanlar, bugün "devletin bizzat garantörlüğünde" yurda dönüyorlar.

Hem de bir kahraman gibi..

Ama Aziz Yıldırım cezaevine gidiyor..

O da kahraman gibi.

Ama "çakmasından" değil..

2 yıl önce "Ne Fenerbahçesi, memleket elden gidiyor" sözlerine sadece "kendisini kurtarmak için demogoji yapıyor" diyenler bugün ekranlarda gerdan kırarak Aziz Yıldırım'ın masumiyetinden dem vuruyorlar.

Bre gafiller..

Sizler değil miydiniz bu ülkede akıllara ziyan yorumlarla ahlak erozyonu yapıp, vicdanları asimile edenler?

Sizler değil miydiniz her akşam evlerimize kadar girip, Aziz Yıldırım'ın şahsında Fenerbahçe'ye olan nefret ve kininizi kusarken ertesi gün ise gazetelerinizde o kusmuklarınıza inanıp topluma güya dürüstlük dezenfekte eden?

Kan damlayan kalemlerinizle hem de..

Fenerbahçeli bugün mağrur, Fenerbahçelinin bugün başı dik..

Fenerbahçeli bugün belki liderini büyük bir konvoyla cezaevine götürecek ama bu işi bu noktaya getirenlerle de hesaplaşmasına kaldığı yerden devam edecek..

Hem de "Cehennem soğuyuncaya" kadar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder