Fenerbahçe, 2009-10 sezonunu son maçta 1 gol fark ile şampiyon olarak tamamlayamadı ya..
Bütün ülke güllük gülistanlık..
Ne anamuhalefet partisinin 20 yıllık lider değişimi, ne Zonguldak'ta 1000 metre derindeki 30 can..
Varsa yoksa Fenerbahçe ve yanılgıya düşen son dakika taraftarları..
Bütün bu hengame arasında yavaş yavaş "kokusu çıkmaya başladı" Bursaspor'un şampiyonluğunun..
Bir "büyük takımın" kalecisinin,diğer meslektaşlarını arayarak "başarı" dileklerinde bulunması.. Bu konuşma ve mesajlaşmalardan Beşiktaş JK'nün de haberdar olmuşçasına resmi internet sitelerinden yaptığı açıklamada;
"Oyuncumuz Rüştü Reçber, 24 saatini kulübü için harcayan bir sporcu olarak başka takımlardaki meslektaşlarıyla onların maçlarında korkmadan ve cesurca oynamalarıyla ilgili telefon görüşmesi veya şahsi görüşme yapması kadar doğal bir şey yoktur. Oyuncular arasında bu tür diyaloglar her zaman olmuştur, bundan sonra da olacaktır." cümlelerini kullanmakta bir sakınca görmemeleri..
Rüştü Reçber'in bu iddialar karşısında "ispat etsinler futbolu bırakırım" sözlerini canlı yayında kullandığı sıralarda, Beşiktaş JK resmi internet sitesinin yukarıdaki açıklamayı yaparak, adeta kendi oyuncusunu tekzip etmesi..
Ve Rüştü Reçber'in sözünü nasıl tutacağını, futbolu ne zaman ve hangi şartlarda bırakacağının büyük bir merakla beklenmesi..
Şampiyon takımın bir oyuncusunun Bursaspor TV'de "Trabzonspor kalecisi Onur ile maçtan önce konuşmuştum ve bu maçta gol yeme, sana ne istersen alırım, O da benden Amerika tatili istemişti, sözümü tutacağım" derken pişkin pişkin gülmesi..
Ve bu konuşma esnasında yanlarında bulunan Bursaspor'un Reklam ve Pazarlamadan sorumlu yöneticisi İlhan Uslu'nun "aynen öyle" diye futbolcusu Ozan İpek'i tasdik etmesi.. Daha sonra da muhabire dönerek "şikeye girer, kes bunu, verme, yayınlama" derken bile pişkinliğinden ödün vermemesi..
Yine başka bir Bursasporlu futbolcunun "Trabzonsporlu Egemen, Giray ve Onur ile maçtan önce konuşmuştuk, sözlerini tuttukları için teşekkür ederiz" laflarını canlı yayında kullanma fütursuzluğunda bulunması, bu durumun "deli cehaleti" olarak kabul edilmesi..
Yıllarca Fenerbahçe takımı kaptanlığını yapan, milli takıma kadar yükselen ve milli takım kaptanlığını yapan, Fenerbahçe sayesinde cebi para, kariyeri itibar gören bir futbolcu düşünün.. Ve sonrasında temsil ettiği "Şerefli" duruşları "Hakkı" ile sunan ve gösteren bir camianın geçmişte Bursaspor ile yaşamış olduğu husumetin de son bulmasına neden olan maçın öncesi ve sonrasında yaşananlar, yaşatılanlar, konuşulanları düşünün.. Hepsi Bursaspor'un bu şampiyonluğunun nasıl "alınlarının akıyla" gerçekleştiğinin de aslında birer isbatıdır.
Şimdiki şampiyonun yıllar önce nasıl ve hangi şartlarda "küme düşürüldüğü" hatırlanırsa, yıllardan beri süregelen "Teksas-Çarşı" kavgasının bütün tribünlere sirayet ettiği, deplasmana taraftar dahi götürülemediği, hatta bu durumun pankartlar halinde tribünlerde yer bulduğu günler artık geride kaldı..
Müjdeler olsun.. Büyük barış sağlandı ve önümüzdeki sezondan sonra hem Dolmabahçe'de, hem de Heykel'de statlar daha bir şenlenecek.. Siyahın yanında yeşil olacak.. Ortak renkleri ise beyaz..
Fenerbahçe, geçmişte de şampiyonlukları son haftalarda kaybetmiş veya son haftalarda kazanmıştır. Bu, ne bir ilk, ne de son olacaktır.
Ancak Fenerbahçe'nin tarihinde böylesine çetrefelli maçlar yoktur, birbirine yakarma ve yalaşmayla birlikte yılışma da yoktur. Geçtiğimiz sezon örneğinde yaşandığı gibi hiçbir iddiası olmadığı halde son hafta maçında Trabzonspor'u deplasmanda 2-1 mağlup ederek Sivasspor'un Şampiyonlar Ligine katılmasının önünü açmış, hiçbir dedikodunun da yapılmasına fırsat dahi vermemiştir.
Hani İslam Çupi'nin bir lafı vardır ya..
"Fenerbahçe büyüklüğü ne kupa, ne de şampiyonluk büyüklüğüdür. Fenerbahçe büyüklüğü, başka bir büyüklüktür. Adı konamaz.."
İşte o kadar..
Kendilerini "büyük sanıp ta her sezon biraz daha küçülenler düşünsün."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder